Padişah Deli İbrahim'i üfürüğüyle güya iyileştiren Safranbolulu “Cinci Hoca” Hüseyin Efendi, asla sadrazam olamamakla beraber, devleti hortumlamakta, kendisinden daha ziyade “obur” bir zata, rastlanamaz! Cinci Hoca, Deli İbrahim şehzade iken, okuyup üfleyerek güya onu iyileştirdiğinde, henüz bir medrese öğrencisi idi. Aşıladığı telkinlerle, Deli İbrahim tahta geçer geçmez Anadolu Kazaskerliğine atandığında (1644) müderrisliğin ilk kademesine bile ayak basmamıştı.
Ancak gücü, kazaskerliğin de ötesine varmış, devlette istediğine istediğini yaptırır hale gelmişti. Her yaptığı ya da yaptırdığı “iş”te, rüşvet yemediği görülmemiştir! Kendisi gibi cahil birçok insanı önemli yerlere tayin ettirmiş, bunların birçoğunu ise ödedikleri rüşveti çıkaramadan azlettirmişti. Kadılıkların tayini gizli bir “ihale” mekanizmasına dönüşmüş, en fazla parayı verende kalır olmuştu. Sonunda Cinci Hoca'nın pervasız tutumu ayyuka çıkmış, Deli İbrahim ise şikâyetlerin kesilmemesine dayanamayıp Hoca'yı görevden almış, bunca rüşvet şikâyetine rağmen yine de tahsis ettiği konaktan gayri, onun varlığına el sürmemişti. Deli İbrahim'in katliyle beraber, Hoca'nın nüfuzu da sona erdiyse de serveti elinde duruyordu.
Deli İbrahim'in yerine tahta geçen IV. Mehmed'in cülus bahşişi çok para tutuyor, buna karşın hazine tamtakır bulunuyordu. Cinci Hoca'dan 200 bin akçe istendiyse de vermedi. Bunun üzerine harekete geçen yetkililer evini basarak 200 bin akçeyi, iki sandık dolusu altını ve 500 samur kürkü müsadere ettiler. Defterlerini inceleyen memurlar, masrafı çıktıktan sonra üç bin kese malı olduğunu anladılar. Bunun üzerine kellesinin gideceğini anlayan Hoca merdiven altına gömdüğü 12 güğüm dolusu çil akçeyi ve 70 bin kuruşu da çıkararak kellesini kurtardı. Geri kalan yaşamını sürgünde geçiren Hoca ölümünden önce İstanbul'a dönebildiyse de Sultanahmet Camii Vakası'nda, sipahiler tarafından katledildi.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız