Ravika Köyü ile ilgili olarak Keskinoğlu Şirketleri’nin sitesinde toplanan bilgiler şöyle: Yunan Mitolojisinin evi olan Olympos dağında toplantı vardı. Tanrıların Tanrısı, Kral Zeus, emir verdi, tüm Tanrılar toplanacaktı. Üç kardeş olan, Zeus, Hades ve Poseidon, Evreni pay edeceklerdi. Zeus, düzeltmek için, “gökyüzü ve dünyayı” istiyordu. Poseidon, “Denizi bana verin” dedi… “Yeraltı ve ölüm âlemi” Hades’e kaldı… Peki dediler, itiraz yoktu… Haber Tanrısı Hermes, durumu diğer Tanrılara bildirmek için, İda dağına çıkarak (Ayvalık yöresindeki Kaz dağı) borusunu kuvvetle üfürdü… Artık, 0lympos’ta herkes biliyordu. Dünya paylaşıldı. Drama Yağhanesi (Çalışır durumda ve geleneksel sistemde, soğuk sıkma yoluyla yağ üretimi devam ediyor)
Bunun üzerine, Tanrılar Kralı Zeus, karısı Hera’yı da yanına alarak, iki beyaz atın çektiği, savaş Tanrısı Ares’in arabasına binip, Makedonya’da ortalığı kasıp kavuran, Mahşerin Dört Atlısı’nı, bulmak için yola çıktı. Ve dünyayı kana bulayan bu çılgınları buldular da. Birinci atlı; beyaz bir kısrağın üzerine oturup, başında tacı, Tanrının dünyası olan, yaşam ve umudu temsil etmek istiyordu. İkinci atlı, savaşın sembolü. Kan kırmızı bir küheylâna binip, elinde kılıcı, o harp senin bu harp benim diyerek ortamı kana bulamak sevdasında.
Üçüncü atlı, elinde bir terazi, bindiği siyah atının üzerinden adalet kurmaya çalışıyordu. Yapabildi mi? Bilinmez. Nihayet dördüncü atlı, açlığın, sefaletin ve huzursuzluğun sembolü olan, soluk, kansız ve takatsiz bir atın üzerinde. Son darbeyi vurmak için harbin bitmesini bekliyordu. İşte, Zeus ve karısı Hera, bu adaletsizliği durdurmak için, Olympos dağından inerek, Makedonya ve Drama’nın yolunu tuttu.
Kolağasının kurduğu belde II. Murat’ın yeniçerileri, 1430′da Balkan işgali için Selanik’e girdikleri zaman, Drama isimli kasabada, adı Namoğlu Mehmet olan bir Kolağası bıraktı. Mehmet Ağa sevilen bir Osmanlı subayıydı. Etrafına topladığı üç beş Türk asıllı aile ile birlikte, Drama kasabası civarında, Rumlarca terk edilen bir yerleşim birimini gözüne kestirerek, kökü yıllara uzanacak, barışçıl, millet ayrımcılığı yapmayan, kendisinden evvelki Rum idaresini aratmayan, insanca yaşamayı hedef alan, bir düzen kurdu. Ve bu düzen, hem onun zamanında ve hem de ondan sonraki nesillerce örnek alınarak yıllarca sürüp gitti. Kardeş gibi geçiniyorlardı. Bu şirin belde, yılların çarkında gelişip, aileler ile dolup taştı. Ve günün birinde bizim kahramanımıza yurt olacak olan, RAVİKA köyü kuruldu.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız