O dönemde, iki tarafın orduları arasında eğitim ve hazırlık düzeyi dışında pek bir fark yoktu. Doğu Ordusu büyük Edirne müstahkem mevkii ile Istrancalar arasında savunmada kalabilir. Batı Ordusu ise Makedonya'da zaman karşılığında arazi terk ederek, Sırp ve Yunanlılara karşı bir miktar halk desteği ve ikmal olanağı bulduğu Arnavutluk'a çekilebilirdi.
Bu iki ordu varlığını sürdürdüğü taktirde, Anadolu'dan gelen yeni birliklerle taarruz gücü oluşturmak pekala mümkündü. Bu arada İtalya Savaşı nedeniyle dağıtılmış olan güçler de yeniden toparlanabilirdi. Kan kokusunu almış Balkan devletleri karşısında barışı sürdürmek olanaksızdı; ama savaş ilan etmenin de alemi yoktu. Hazırlıkları ilerletmek için tek bir gün kazanmak bile çok önemliydi. Savunmada kalınınca acemi birlikler de dağılmadan savaş deneyi elde edebilirlerdi.
Osmanlı ordusu Balkan Savaşı'nda ilk 15 gün içinde kaybettiği üç meydan muharebesinin ve Selanik'in kaybının yarattığı yıkıntıdan kurtulamadı. Sonraki aylarda, özellikle Edirne'nin geri alınması için yapılan girişimler de sonuç vermedi. Bu nedenle Esat Paşa'nın Yanya ve Hasan Rıza Paşa'nın İşkodra'da aylarca direnen askerleriyle dağılan Vardar Ordusu'ndan Arnavutluk'a çekilen Cavit Paşa'nın 6. Kolordusu da çaresiz kaldılar.
23 Mart'ta düşen Edirne'nin kurtulması ancak 29 Haziran'da başlayan İkinci Balkan Savaşı'nda, Bulgarların, Yunan, Sırp ve Romenlerle savaşa tutuşmasından bir ay sonra mümkün olabildi. Ama Epir (Yanya), Arnavutluk, Teselya, Makedonya, Ege adaları ve Batı Trakya elden çıktı. Bu, Türk tarihinin en büyük felaketi idi.
Yorumlar
Daha farklı olabilirdi
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız