Kleopatra ve Antonius
Kleopatra'yı daha çok Sezar'la yaşadığı aşkla hatırlasak da aslında en büyük aşkı Antonius'tu. Antonius’un intiharından sonra onunda kendini öldürmesinden anlayabiliriz bunu bence.
Sezar'ın ölümünden sonra, Roma'nın önde gelen komutanlarından olan Antonius; Kleopatra'yı, Mısır'ın buğday ihtiyaçlarını konuşmak için Kilikya'ya yani bugünkü adıyla Tarsus'a çağırır. Tarsus'ta buluşan ikili, buğday ihtiyaçlarını konuşurken nasıl olduysa birbirlerine aşık olurlar. Bu aşk tam 10 yıl sürüyor.
Frida Kahlo ve Diego Rivera
İki ressam bir partide tanışırlar, Frida ona eserlerini gösterir. Diego’ya duyduğu hayranlık zamanla yerini aşka bırakır ve karşılıklı bir aşk yaşarlar ve evlenirler. Sonrasında Diego’nun Frida’nın ablasıyla bir ilişkisi olduğu dedikodusu çıkar. Bu dedikodu aşkın ve acının kadını yapar Frida’yı. Evliliklerini bitirseler de Frida, Diego’yu unutamaz. Onun hayatında yarattığı acıyı şöyle anlatır: “Seni sevmeye başladığım o günden beri acı çeken bir yüreğim var.”
Bu aşkı buncasına büyük kılan şeyi Frida’nın kendi mektubundan bir alıntıyla anlayalım:
“Senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. Sana benim gibi bakamayan herkesten. Senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç… Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim… Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!”
Napolyon ve Josephine
Napolyon, Josephine’i gördüğünde henüz 27 yaşındaydı ve ona ilk görüşte aşık olmuştu. Yakın çevrelerinin bu yaş farkına olan itirazları önemsizdi çünkü Napolyon’un gözü aşktan kör olmuştu. Kararlıydı ve Josephine ile evlendi. Bu aşkı büyük kılan Napolyon’du. Kaçan kovalanır durumuna canlı bir örnekti. Napolyon savaşa gittiğinde yanında resmen Josephine’i de götürüyordu ona her gün mektup yazıyor ve aşkından deliye dönüyordu. Josephine ise o savaşa gittiğinde eğlencelere gidiyor neredeyse onu önemsemiyordu. Mektuplarında soğuk ve mesafeliydi. Sık sık mektup yazmayı unutuyordu. Bu umursamazlık Napolyon’un ona daha da aşık olmasını sağlıyordu. Mektuplarından birinde şöyle diyor Napolyon: “Senden hiç mektup gelmeden geçen üç gün. Bense her gün yazdım. Bu ayrılık korkunç bir şey.”
Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre
Beauvoir ve Sartre hiç evlenmedi, hiç aynı evi paylaşmadı fakat her gün mutlaka görüştüler. Hayatlarının sonuna kadar ilişkileri devam etti. İlişkileri bir pakt ile başladı. İkisi de birbirlerinin olacak fakat asla sınırlanmayacaklardı. En önemli kuralları şeffaflıktı. Daima dürüst olacak birbirlerine asla yalan söylemeyeceklerdi.
“Sartre’la karşılaştığım zaman, her şeyi kazandığıma inanmıştım. Onun yanında benim kendimi gerçekleştirmem başarısızlığa uğrayamazdı. Şimdi kendi kendime şunu söylüyorum: Kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur.” demiştir Beauvoir.
Simone de Beauvoir’ın bu görüşüne katılıyor musunuz? Açıkçası ben katılıyorum. Kurtuluşu başkasında gördüğümüz o kişi de güvenilir ise tabi. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? 14 Şubat Sevgililer Günüyken hazır, partnerimize bu kadar aşık mıyız, bu güven vardır içimizde diyebilir miyiz biraz düşünelim bakalım.
Tarihteki en büyük aşklar kimdir? Kleopatra ve Antonius aşkı nasıldır? Kleopatra’nın en büyük aşkı kimdir? Kleopatra Antonius’u gerçekten sevdi mi? Frida Kahlo ve Diego Rivera aşkı nasıldır? Aşkın ve Acının Kadını Frida Kahlo kimdir? Frida Diego’yu unutabildi mi? Napolyon ve Josephine aşkı nasıldır? Kaçan kovalanır mı? Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre aşkı nasıldır? Simone de Beauvoir, Satre ile olan aşkını nasıl anlatmaktadır?
Yorumlar
DEVLERİN AŞKI BÜYÜK OLUURR
Ahhh Napolyon onca savaşları aşkla yönetmiş resmen
İnsanlar ne kadar çok sevmişler birbirlerini
DEVLERİN AŞKI BÜYÜK OLUURR!!
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız