Ekim 18, 2024

Andersen Masalları (BUZ KIZI) (V)

Rudi ertesi gün memlekete dönmek üzere yola çıkınca
nelere katlanmak zorunda kalmıştı, nelere! Üç gümüş kadeh,
iki fevkalâde güzel kutu, bir gümüş kahve güğümünü
taşıyordu. Bir ev kuracak olursa bunlar lazım olabilirdi. Ama
bunların hiç biri ağırlık vermiyordu kendisine. Çok daha
önemli, çok daha zorlu bir şey yüklenmişti. Bunu da bir çok
dağlar aşarak eve taşıyordu. Ama hava sertti, kapalı, ağır,
bulanıktı, bulutlar matem tülleri gibi dağ yücelerinin üstüne
inmiş, ışıklarını ta uzaklara kadar yollayan ak tepeleri
tüllüyorlardı. Ormanın derinliğinden son balta sesleri geliyor,
dağdan aşağı kesilmiş ağaç gövdeleri yuvarlanıyor. Bunlar
yukarıdan gelirken hafif tahta oymalarına benzer, yakına
gelince ağır direkleri andırır. Lütschine biteviye seslerle
çağıldıyor, rüzgâr vızıldayarak esiyor, bulutlar hızlı hızlı
geçiyordu. Rudi'nin yanı başında birden bire bir kız
belirmişti. Onunla birlikte yürüyordu. Tam yanına gelinceye
kadar Rudi kızın farkına varmamıştı. O da kendisi gibi dağı
aşmak istiyordu. Gözlerinde tuhaf bir kuvvet vardı kızın, ta
içlerine kadar bakılabiliyordu. Cam gibi acayip bir parlaklığı
var. Öyle derin, öyle hudutsuz derindi ki bu gözler!
"Bir sevdiğin var mı?" diye sordu Rudi kıza. Düşünceleri
bir nokta üstünde herkesin bir sevgilisi olması gerektiği
etrafında dönüp dolaşıyordu.
Kız gülerek: "Yok bir sevdiğim" diye cevap verdi, ama
doğruyu söylememiş gibi bir hali vardı. "Yolu şaşırmayalım
boşuna, diye devam etti, sola doğru gitmemiz gerek, daha
kese orası."
"Öyle, bir buz yarığına düşmek için" diye cevap verdi
Rudi, yolu benden iyi mi biliyorsun sen? Kılavuzluk mu
edeceksin?"
"Yolu biliyorum elbette, aklım da tamamen başımda.
Seninki ise aşağıda, vadide kaldı belki. Burada insan buz
kızını düşünmeli. İnsanlar onun kendilerine karşı iyi
davranmadığını söylüyorlar."
"Ben korkmuyorum ondan, diye cevap verdi Rudi.
Çocukken bir kere beni elinden bırakmak zorunda kaldı.
Şimdi daha yaşlandığıma göre daha iyi karşı koyabilirim
ona."
Karanlık artıyor, yağmur yağıyor, kar yağıyor, etrafta
parıldayan karlar göz alıyordu.
"Uzat elini bana da sana yardım edeyim, dedi kız, buz gibi
parmaklarıyla Rudi'nin eline dokundu."
"Sen mi bana yardım edeceksin? diye bağırdı Rudi, dağa
tırmanırken hiçbir zaman kadın yardımına ihtiyaç duymadım
şimdiye kadar! " Ve kızdan uzaklaşmak için daha hızlı
yürümeye başladı. Aynı zamanda kar fırtınası onu kardan bir
perdeye sarmış, rüzgâr ötüyor, arkasından da kızın gülüşünü,
şarkılarını duyuyordu. Bir tuhaf yankılanıyordu sesi. Buz
kızının maiyetinde ne kadar sihirli hayaletler vardı. Rudi
çocukluğunda dağlarda gezer, buralarda gecelerken onlardan
bahsedildiğini duymuştu.
Kar daha sulu yağmaya başlamış, bulutlar aşağıda kalmıştı.
Rudi geriye doğru baktı; artık kimse görünmüyordu. Ama
gülüşler, tirollülerin sesiyle haykırışlar duyuluyor, ama bu
sesler insan sesine benzemiyordu.
Rudi nihayet dağ yolunun Rhone vadisine doğru
alçaldığını, en yüksek tepeye varınca da, aydınlık, mavi bir
hava şeridi içinden, Chamouny yönünde iki pırıl pırıl yıldız
gördü. Babette'i, kendini, saadetini düşündü, bu düşüncelerle
ısındı.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Islak Çeltiklere

probiyotik

Hiçsizliğe

probiyotik

Acıyor

probiyotik

Yıkık

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Deprem Korkusu Arttı

probiyotik

Islak Çeltiklere

bubble30
Nielawore

"KINAR HANIMIN DENİZLERİ"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun