Ekim 18, 2024

Andersen Masalları (SÜMÜKLÜ BÖCEKLE GÜL DEMETİ)

Bahçenin dört bir yanı fındık ağacından bir çitle
çevrelenmişti. Dış tarafında ise, üstünde inekler, koyunlar
dolaşan tarlalar, çayırlar vardı. Ama orta yerinde çiçek açmış
bir gül fidanı, bunun altında da, içinde çok şey taşıyan, kendi
bulunan bir sümüklü böcek oturuyordu.
"Zamanım gelinceye kadar bekleyin, diyordu sümüklü
böcek, ben gül yahut fındık vermekten inekler, koyunlar gibi
süt vermekten daha fazla şeyler yapacağım."
"Ben sizden fevkalâde bir şeyler bekliyorum" diye cevap
verdi gülfidanı. "Yalnız bunun ne vakit olacağını
müsaadeleriyle sorabilir miyim?"
Sümüklü böcek: "Mühlet veriyorum kendime" dedi. Siz de
her zaman korkunç denecek kadar acele ediyorsunuz. Sanki
bekleyenler bu yüzden daha fazla mı meraklanıyor."
Ertesi yıl sümüklü böcek her zaman taze, durmadan yeni
çiçekler açıp tomurcuklanan gül fidanının altında, hemen
hemen aynı yere oturmuş güneşleniyordu. Sümüklü böcek
kabuğundan yarıya kadar dışarı çıkarak boynuzlarını uzattı,
sonra tekrar geriye çekti.
"Her geçen senekinin aynı, hiçbir ilerleme olmamış. Gül
fidanı güllerde kalmış, bundan fazla bir şey yapamıyor."
Yaz geçmiş, güz ayları gelmişti. Gül fidanı kar yağıncaya,
havalar sertleşip, yağmurlar başlayıncaya kadar
tomurcuklanmasına, çiçek açmasına devam etti. Gül dalı yere
doğru eğilmiş, sümüklü böcek de sürünerek toprağa inmişti.
Yeni bir yıl daha başladı. Tekrar güller açılıp meydana
çıktı, sümüklü böcek de meydana çıktı.
"Şimdi yaşlanmış bir gül kütüğü oldunuz siz, dedi sümüklü
böcek, çok geçmeden ölüp gideceksiniz. İçinizde taşıdığınız
her şeyi dünyaya verdiniz. Bunun bir önemi var mıdır, yok
mudur? Bir mesele bu. Şüphesiz benim bu konuda
düşünmeye vaktim olmadı. Ama gözle görülen bir şey varsa o
da iç gelişmeniz için hiçbir şey yapmamış olmanızdır. Böyle
yapsaydınız hiç şüphesiz başka türlü bir şeyler meydana
getirirdiniz. Bunun sorumluluğunu üstünüze alabilir misiniz?
Şimdi çok geçmeden bir odun parçası haline geleceksiniz.
Söylediğim şeyi kavrayabiliyor musunuz?"
"Beni korkutuyorsunuz, diye cevap verdi gül fidanı, bunu
hiç aklıma getirmemiştim."
"Hayır, düşünme işi ile hiçbir zaman fazla uğraşmazdınız,
bundan şüphe etmiyorum. Ama niçin çiçek açtığınızı, çiçek
açarken ne olup bittiğini hiç düşündünüz mü? Bunun her
zaman bu şekilde olmasının, başka türlü olmamasının sebebi
nedir?
"Hayır" diye cevap verdi gül fidanı. "Ben sevinç, mutluluk
içinde çiçeklerimi açıyorum, çünkü elimden başka türlüsü
gelmiyor. Güneş öyle sıcak, hava içime o kadar ferahlık
veriyordu ki, parlak çiğleri, kuvvetli yağmurları emip
duruyordum. Soluk alıyor, yaşıyordum. Topraktan bana doğru
bir kuvvet yükseliyor, yukarılardan üstüme bir kuvvet
dökülüyor, her zaman yeni, her zaman büyük bir mutluluk
duyuyordum içimde, her zaman çiçeklenmemin sebebi bu idi.
Hayatım buydu benim, başka türlüsünü yapamazdım."
"Çok rahat bir ömür sürmüşsünüz" dedi sümüklü böcek.
"Şüphesiz, bana her şeyi armağan ettiler " diye devam etti
gül fidanı. "Ama size daha fazlası verilmiş. Siz düşünen,
derin anlayışlı yaratıklardansınız, dünyayı hayretler içinde
bırakmak isteyen o yüksek kabiliyetli yaratıklardansınız."
"Hiç böyle bir şey söylemek islemedim size ben." dedi
sümüklü böcek. "Dünya umurumda değil benim. Ne işim var
benim dünya ile? Kendi kendimle uğraşmak bana yetiyor,
içimdekiler bana kafi."
"Ama hepimiz bu dünyada başkalarına elimizden gelen
yardımı yapmak, onlara ne kadar elimizden gelirse vermek
zorunda değil miyiz? Şüphesiz ben yalnız gül meydana
getirebiliyordum. Ama siz ne yaptınız? O kadar çok şey
aldığınız halde siz ne verdiniz dünyaya? Ne veriyordunuz?"
"Ne mi veriyorum ben ona? ne mi veriyorum?
Tükürüklüyorum onu. Hiçbir şeye yaramaz, dünya benim
umurumda değil! Siz gül açıp durun! Daha başka bir şey
yapmanıza imkân yoktur zaten! Fındık ağaçları ceviz verebilir
mi? İnekler, koyunlar ancak süt verebilirler, hepsinin kendi
müşterileri var. Benim müşterim benim içimde. Ben içime
çekilir, orada otururum. Dünya umurumda değil benim!"
Sümüklü böcek bunu söyleyerek evine çekildi, kapısını
kapadı.
"Çok acınacak, acıklı bir hal bu" dedi gül fidanı, ben, ne
kadar istesem bir yere sokulamam böyle, daima çiçeklenmek,
güller açmak zorundayım. Yapraklar dökülür, rüzgâr etrafa
uçurur onları. Ama gene de güllerimden birinin, bir annenin
şarkı kitabı içine konulduğunu, bir başkasının, genç bir kızın
göğsü üstünde yer bulduğunu yahut tatlı bir sevinç içinde
çocuk dudakları ile öpüldüğünü gördüm kaç kere. Bu öyle bir
hoşluk verdi ki içime, gerçek bir mutluluk oldu benim için.
Bunlar benim hatıralarım, hayatım."
Gül fidanı böylece, mutluluğu içinde, çiçekleniyor,
sümüklü böcek evinde uyuyor, dünya ile ilgilenmiyordu.
Yıllar geçti.
Sümüklü böcek toprakta toprak, gül fidanı da toprak oldu.
Şarkı kitabı içine hatıra olarak konan gül de uçup gitti. Ama
bahçede yeni gül fidanları çiçekleniyor, bahçede yeni
sümüklü böcekler gelişiyor. Bunlar evlerine sokuluyor,
salyalarını çıkarıp duruyorlar. Dünya umurlarında değil
onların.
Hikâyeyi bir daha baştan okuyalım mı? Ama okusak da
değişmez hikâye.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Islak Çeltiklere

probiyotik

Hiçsizliğe

probiyotik

Acıyor

probiyotik

Yıkık

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Deprem Korkusu Arttı

probiyotik

Islak Çeltiklere

bubble30
Nielawore

"KINAR HANIMIN DENİZLERİ"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun