Ekim 18, 2024

Bir Garsonun Anıları (IV)

Bir önceki yazıda koltukların aslında ne kadar rahatsız olduğundan ve belimin ağrısından gece uyandığımı anlatmıştım. Kaldığım yerden devam ediyorum. Bel ağrısıyla uyandım yeni uyanmış yampiri yampiri yürüyorum. Sanırım bir iki masaya da çarpmış olacağım ki içerden çıkan görültüye bölgede devriye atan polisler geldi kapıya. Kapı çalınıyor ama saat gecenin körü. Diyorum ki kendi kendime 'ya birini dövüyorlar kafeye sığınmaya çalışıyor ya da patron geldi.' Şaşkın şaşkın gittim kapıya. Kapıyı bir açtım ki iki polis bana bakıyor. Sanırım o anda bi ufak tırstım. Dedim ki içimden: ''Hadi bakalım. Napacaksın şimdi?''.

Ben: Merhaba memur beyler vaktiniz varsa çay demliyim içeriz. Bir sorun mu oldu?

İri kıyım memur: Yok, yok. Çay falan demleme. Ne işin var senin burada bu saatte?

Ben: (İç sesim: Çalışanım desem sigorta başlamadı da ne diyeceğim ben şimdi?) Patron rica etti de gece kalır mısın diye arkada açık bir kapı varmış. O yüzden bekçilik yapıyorum bu gecelik.

Genç memur: Buranın patronu benim akrabam. Görücez bakalım hırsız mısın yoksa yardımcı mı oluyorsun. Geç içeri sen.

İşte tam olarak o an dedim ki içimden bittin oğlum. Garsonluk uğruna hırsız bile dendiya sana şansına küs. Usul usul çay koymaya gittim. İri kıyım memur yanıma ışınlandı resmen.

İri kıyım memur: Ne yapıyorsun sen orada?

Ben: Çay koyuyorum. İçeriz.

İri kıyım memur: Kasa burada olduğu için sen çayı koyana kadar burada bekleyeceğim. Sonuç olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Kaça da bilirsin.

Ben: Yok abi ne kaçması. Kurabiye yer misin abi? Taze bak, ev yapımı bunlar.

İri kıyım memur: Abi değil memur bey.

Ben: (Kısık bir sesle) Sanki FBI bana.

İri kıyım memur: Ne dedin sen?

Ben: Hiç abi. Pardon memur bey. Tatlı tuzlu karışık koyayım o kadar devriye atıyorsunuz acıkmışsınızdır. Çayın yanına güzel olur.

Çayı koydum ama ömrümden ömür gidiyor. Patronu bekliyorum gelsin de şu memurlarla konuşup alsın başımdan diye. Neyse çay demlendi. Üç çay koydum çıktım kapının önüne, kurabiyeler iri kıyımın elinde ama yarısı yürürken yok oldu zaten. Yarasın aslan memur abiye (Bunu neden dediğimi az sonra anlayacaksınız.). Patron geldi bi baktı ''napıyorsunuz siz burada?'' dedi polis memurlarına. Aha dedim kendi kendime şuandan itibaren biz bittik. Beni geçtim kafeyi kapatacaklar. Bi baktım memurlar hareketlendi seri şekilde patrona gidiyor, bende arkadan ılımlı ılımlı ''Abi öyle demedi yaa, demez bizim patron. Uykulu ya ondandır anlamamıştır?'' diyorum. Memurlar hiç bozuntuya vermediler. Patronun karşına dikilip bir anda vay kardeşim diyip sarıldılar patrona. Meğer tanışma değilmiş onlardaki, akrabaymış onlar hatta iri kıyım olan abisiymiş patronun. Şaştım kaldım gördüğüm manazara karşısında. ''Çaylar da soğumuştur bi çay getirir misin bize?'' dedi patron. ''Tabii ki.'' dedim bende. Gittim çayları koydum getirdim. Hep beraber içtik sonra görevlerine döndü memurlar. Patron o gün beni her gördüğünde ''Sanki bana FBI git sipariş al'', ''Küçük FBI bi çay kap'' gibi şakalarla takıldı. Kafedeki çalışanlar konuyu bilmiyorlar, onlarda başladı FBI demeye. Çalışanlar arasında adım FBI olarak kaldı. Gerçekten çok kötüydü o gece. Gün içerisinde herhangi bir tuhaf olay olmadı ama o gece kafede kalmadım. 

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Islak Çeltiklere

probiyotik

Hiçsizliğe

probiyotik

Acıyor

probiyotik

Yıkık

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Deprem Korkusu Arttı

probiyotik

Islak Çeltiklere

bubble30
Nielawore

"KINAR HANIMIN DENİZLERİ"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun