Çarıklı
Bir zamanlar çok zengin çiftçilerin yaşadığı bir köy vardı. Burada sadece tek bir kişi fakirdi ve herkes ona Çarıklı derdi. Tek bir inek satın alacak parası bile yoktu. Oysa karısı da, kendisi de bir inekleri olmasını o kadar çok istiyordu ki! Bir keresinde adam "Bana bak, benim bir fikrim var" dedi. "Bizim yeğen marangoz ya! Bize odundan bir dana yontsun, onu kahverengiye boyasın, yani gerçek bir dana gibi olsun. Zamanla o büyür, inek olur." Bu fikir kadının da hoşuna gitti. Marangoz yeğen onlara bir dana yonttu, boyadı ve sanki yem yiyormuşçasına başını öne sarkıttı.
Ertesi sabah Çarıklı inek sürüsü toplanırken sığırtmaca seslendi: "Heey, bana bak. Benim de bir danam var. Ama daha çok küçük, elde taşınması gerekiyor" dedi. Sığırtmaç "Tamam" diyerek onu kolunda taşıdı ve çayırlığa bıraktı. Küçük dana hiç kıpırdamadan hep olduğu yerde kalarak otladı. Sığırtmaç "Bak hele, nasıl da otluyor! Yakında dolaşmaya başlar" diye söylendi. Akşam olup da sürüyü köye götürürken dananın kulağına, "Sen burada kal, otlayabileceğin kadar otla, dört ayak üzerinde yürümeye başlarsın o zaman. Seni kolumda taşımaya hiç niyetim yok" diye fısıldadı. Çarıklı kapısının önüne çıkarak danayı bekledi. Sığırtmaç tüm köyü dolaştığı halde dana meydanda yoktu. Çarıklı ona sorduğunda sığırtmaç şöyle dedi: "Hâlâ otluyor o; bir türlü doymak bilmedi ve benimle gelmedi." - "Olur mu öyle şey! Ben hayvanımı isterim" diye bağırdı Çarıklı. Birlikte çayırlığa gittiler, ama dana ortada yoktu, çünkü birisi danayı çalmıştı. Sığırtmaç, "Herhalde yolunu şaşırdı" dedi, ama Çarıklı, "Ben yutmam!" diyerek bela okudu. Sığırtmaç kaybolan dananın yerine bir inek vermek zorunda kaldı.
Sonunda Çarıklı'yla karısı çok istedikleri ineği elde etti. Ama yeterince yemleri yoktu ve bu yüzden hayvanı besleye- meyip kestiler. Etinden tuzlama yaptılar. Çarıklı şehre inerek hayvanın derisini satmak istedi. O parayla yeni bir dana alacaktı. Yolda giderken bir değirmene rastladı. Orada kanadı kırık bir karga gördü; kuşa acıyarak onu inek derisine sardı. Ama hava o kadar soğuk ve rüzgârlıydı ki, yoluna devam edemeyerek değirmene döndü ve orada yatacak bir yer aradı. Değirmenci kadın evde yalnızdı. Çarıklı'ya "Şu samanların üstünde yat" dedi ve ona peynir ekmek verdi. Çarıklı samanların üzerine uzandı ve inek derisini de yanına koydu. Kadın, "Çok yorgun heralde, uyudu bile" diye düşündü. Bu sırada rahip çıkageldi. Değirmenci kadın onu buyur ederek "Kocam yok, biz işimize bakalım!" dedi. Sofrayı kızarmış et, salata, pasta ve şarapla donattı. Oturup yemeye koyulmuşken sokak kapısı vuruldu. Kadın, "Eyvah, kocam geldi!" diyerek hemen eti sobanın içine, şarabı yastığın altına, salatayı yatağın içine, pastayı yatağın altına, rahibi de kocasının elbise dolabına sakladı. Sonra kapıyı açarak kocasına, "Hele şükür, geldin! Öyle bir hava ki, sanki dünya batacak" dedi.
Değirmenci, saman üstünde yatan Çarıklı'yı görünce "Kim bu herif?" diye sordu. "Şey, zavallı adam o yağmur ve fırtınada buraya gelerek yatacak bir yer sordu. Ben de ona peynir ekmek verip samanların üstünde yatmasını söyledim" dedi karısı. Adam, "Neyse, zararı yok. Ama bana yiyecek bir şeyler hazırla" dedi. Kadın, "Peynir ekmekten başka bir şey yok" diye cevap verdi. "Olsun, ben razıyım, peynir ekmek olsun!" dedi adam. Sonra Çarıklı'ya bakarak, "Gel sen de ye!" diye teklif etti. Çarıklı onun bir dediğini iki etmeden yerinden kalkarak yemeğe katıldı. Değirmenci karganın sarılı bulunduğu inek derisini göstererek "Ne o öyle?" diye sordu. Çarıklı, "Onun içinde bir falcı var" diye cevap verdi. "Benim falıma bakabilir mi?" diye sordu adam. Çarıklı, "Neden olmasın? Ama o sadece dört kehanette bulunur, beşinciyi hep kendine saklar" dedi. Değirmenci meraklandı. "Bir kehanette bulunsun bakalım!" dedi. Çarıklı kuşun kafasına bastırınca hayvan "Krr krr" diye ses çıkardı. Değirmenci, "Ne diyor?" diye sordu. Çarıklı "Birincisi, yastığın altında bir şişe şarap saklıymış" diye cevap verdi. "Hadi canım sen de!" diyen değirmenci yatağa giderek şarabı buldu. "Ee, sonra?" diye sordu şaşkınlıkla. Çarıklı kuşu yine konuşturdu ve "İkincisi, kızarmış et sobanın içindeymiş!" dedi. "Hadi canım sen de!" diyen değirmenci sobanın kapağını açarak eti buldu.
Çarıklı kuşu yine konuşturdu ve "Üçüncüsü, salata yatağın içindeymiş" dedi. "Hadi canım sen de!" diyen değirmenci salatayı da buldu. Çarıklı karganın kafasına bir kez daha bastırdı; hayvan guruldadı. Çarıklı, "Dördüncü olarak, pasta yatağın altındaymış" dedi. "Hadi canım sen de!" diyen değirmenci pastayı da buldu. Sonra ikisi de masaya oturdu, ama değirmencinin karısı çok korktu ve tüm anahtarları alarak yatağa uzandı. Değirmenci beşinci kehaneti de öğrenmek istedi, ama Çarıklı, "Önce şu dört şeyi yiyelim bakalım, çünkü beşincisi kötü bir şey!" dedi. Oturup yemek yediler, sonra pazarlığa başladılar. Değirmenci Çarıklı'ya beşinci kehaneti söylediği takdirde üç yüz lira verecekti! Çarıklı karganın kafasına bir kez daha bastırınca hayvan yüksek sesle gakladı. "Ne dedi?" diye sordu değirmenci. Çarıklı, "Elbise dolabında bir şeytan saklanıyor- muş!" diye cevap verdi. Değirmenci, "Şeytan oradan çıkmalı" diyerek sokak kapısını kapadı. Kadın anahtarı vermek zorunda kaldı. Çarıklı elbise dolabini açtı. Rahip dolabın içinden fırlayarak kaçabildiği kadar kaçtı. Değirmenci, "Ben kara şeytanı kendi gözlerimle gördüm. Demek doğruymuş" dedi.
Çarıklı ertesi sabah gün ağarmadan, üç yüz lirayı cebine attığı gibi oradan ayrıldı. Köyüne dönüp kendine güzel bir ev yaptı. Köylüler, "Çarıklı'ya altın yağmış olmalı; eve kovayla para taşıyor" diye konuştular aralarında. Sonra onu muhtarın karşısına çıkardılar; bu zenginliğin kaynağını sordular. "İneğin derisini şehirde üç yüz liraya sattım" diye cevap verdi Çarıklı. Bunu duyanlar hemen evlerine koştu. İneklerini kesip derilerini soyduktan sonra onları çok para kazanmak için şehre götürdü. Muhtar, "Ama önce benim hizmetçim gitsin" dedi. Bu kız şehirdeki alıcıya gidince adam ona deri başına üç liradan fazla para vermedi. "Ne yapayım bu kadar deriyi!" diye söylendi. Bu kez köylü kendilerini enayi yerine koyan Çarıklı'dan öç almak istedi ve onu sahtekârlıkla suçladı. Suçsuz Çarıklı oy birliğiyle ölüme mahkûm edildi. Buna göre delikli bir fıçıya konarak suya atılacaktı. Çarıklı'yı fıçıya koydular ve günah çıkartması için bir din adamı getirdiler. İkisini yalnız bıraktılar. Çarıklı din adamını hemen tanıdı; değirmenci kadınla kırıştıran rahipti bu. Ona, "Ben seni dolaptan kurtardım, sen de beni fıçıdan kurtar" dedi.
Tam o sırada sığırtmaç, koyun sürüsüyle oraya yaklaşıyordu. Çarıklı onun hep muhtar olmak istediğini bildiği için avazı çıktığı kadar "Hayır, yapmam; istemiyorum, yapmam bunu!" diye bağırdı. Sığırtmaç, "Ne oldu? Neyi istemiyorsun?" diye sordu. Çarıklı, "Bu fıçıya girersem beni muhtar yapacaklarmış; ama ben yapmam bunu" dedi. "Muhtar olmak için başka bir şey gerekmiyorsa, ben hemen girerim o fıçının içine!" dedi sığırtmaç. Çarıklı, "İçine girdin mi kendini muhtar say" diye yanıtladı. Sığırtmaç sevinerek fıçının içine girdi. Çarıklı fıçının kapağını kapadıktan sonra sürüyü güderek oradan uzaklaştı.
Rahip çiftçilerin yanına vararak günah çıkarma işleminin bittiğini söyledi. Herkes toplanarak fıçıyı suya yuvarladı. Fıçı yuvarlanmaya başlayınca sığırtmaç, "Muhtar olmak istiyorum!" diye bağırmaya başladı. Onun Çarıklı olduğunu sanarak, "Olursun, ama önce suyun dibine bir bak bakalım!" diye dalga geçtiler ve fıçıyı suya ittiler. Sonra herkes evine döndü. Köye vardıklarında Çarıklı da büyük bir keyifle sürüsünü gütmekteydi. Köylüler onu görünce şaşırarak "Nereden geliyorsun Çarıklı? Sudan mı çıktın?" diye sordular. "Elbette" diye cevap verdi Çarıklı. "Suya battım ya, ta dibine kadar gittim! Orada çok güzel bir çayırlık vardı, içinde hep kuzular otluyordu. Bu sürüyü oradan alıp getirdim." Köylüler, "Orada daha hayvan var mı?" diye sordu. Çarıklı da, "Var ya! İstemediğiniz kadar!" diye cevap verdi. Köylüler oradan hayvan toplamaya karar verdi; her biri bir sürü getirecekti. Bunu muhtara söylediklerinde Muhtar "Ama önce ben" dedi. Hep birlikte su başına gittiler. Masmavi gökyüzünde kuzucukları andıran bulutlar vardı. Onların şekli suya yansıyınca herkes, "Suyun dibinde kuzu görüyorum" diye haykırdı. Muhtar öne çıkarak "Önce ben gidip bakacağım. İyiyse size seslenirim" diyerek suya atladı. Sonra onlara "Gelin!" diye seslenince tüm köylüler itişe kakışa suya daldı. Böylece o köy ortadan kalktı ve Çarıklı tek zengin adam oldu.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız