Kasım 23, 2024

Grimm Masalları (Altın Kaz)

ALTIN KAZ

 


Evvel zaman içinde bir adamın üç oğlu varmış. Bunlardan en küçüğünün
adı Dummlingmiş. Herkes onu aşağı görür; nerde olsa itip kakar, onunla alay
edermiş.
Günün birinde büyük oğlan odun kesmek için ormana gitmek istemiş. Aç,
susuz kalmasın diye de, annesi ona, yola çıkmadan önce güzel, lezzetli bir
çörekle bir şişe şarap vermiş.
Oğlan ormana gelince karşısına ak saçlı, yaşlı bir cüce çıkmış. Selam
verdikten sonra:
- Torbandaki çörekten bir parça versene... Şarabından bir yudum alayım,
n'olur? Karnım çok aç, hem de pek susadım! demiş.
Fakat akıllı oğlan:
- Çörekle şarabı sana verirsem bana bir şey kalmaz. Haydi çek arabanı
şurdan!... demiş.
Cüceyi olduğu yerde bırakmış, geçip gitmiş. Bir ağacı kesmeye başlamış.
Çok geçmeden yanlış bir vuruş yapmış. Balta koluna çarpmış. Oğlan ister
istemez eve dönmüş. Kolunu sardırmış. Bu işte ak sakallı cücenin parmağı
varmış.
Bunun üzerine ortanca oğlan ormana gitmiş. Annesi ona da, ağabeysi gibi,
bir çörekle bir şişe şarap vermiş. Onun da karşısına ak sakallı, yaşlı cüce
çıkmış; bir parça çörekle bir yudum şarap istemek için durmuş. Ortanca oğlan
da pek önlemli görünerek:
- Sana verirsem bana kalmaz: haydi çek arabanı! demiş.
Cüceyi olduğu yerde bırakmış, geçip gitmiş ama bu sözleri cezasız
kalmamış. Ağaca birkaç kez vurur vurmaz baltayı ayağına çarpmış. Onu
kaldırıp evine götürmüşler.
Bunun üzerine Dummling demiş ki:
- Baba, bırak bir kez de ben gidip odun keseyim!
Babası:
- Ağabeylerin bu işte sakatlandılar. Vazgeç, sen bunu beceremezsin!
demiş. Fakat Dummling o kadar yalvarmış ki, sonunda adam:
- Haydi git öyleyse demiş, başına bir iş gelsin de akıllan!
Annesi ona bir yufka ekmeğiyle bir şişe bozuk bira vermiş. Oğlan ormana
varınca ak saçlı, yaşlı cüce onun da karşısına çıkmış, selam vermiş:
- Çöreğinden bir parçasını versene... Şişenden bir yudum içirsene... Karnım
çok aç, hem de pek susadım... demiş.
Dummling:
- Yanımda yufka ekmeğiyle bozuk biradan başka bir şey yok. Bunlardan
istersen şuracıkta oturup yiyelim.
Bunun üzerine oturmuşlar. Dummling yufka ekmeğini çıkarınca ne
görsün? Ala bir çörek!
Bozuk bira da çok güzel bir şarap olmuş.
Yemişler, içmişler. Sonra cüce:
- Hem iyi bir yüreğin olduğu için, hem de kendinde olanı başkalarıyla
paylaştığın için seni gönendireceğim. Şurada yaşlı bir ağaç var. Onu kesip
devir, köklerinde bir şey bulacaksın!
demiş, ayrılmış.
Dummling gitmiş, ağacı kesmiş. Ağaç devrilince köklerinde oturan bir kaz
görünmüş. Bu kazın tüyleri som altındanmış. Oğlan kazı oradan çıkarmış,
kucağına almış, bir hana gitmiş. Geceyi burada geçirecekmiş.
Hancının üç kızı varmış. Bunlar kazı görmüşler. Bu acayip kuşun ne
olduğunu merak etmişler. Altın tüylerinden birer tane edinmek için can
atmışlar. Büyük kız: "Nasıl olsa bir fırsatını bulup bir tüy koparabilirim" diye
düşünmüş. Dummling bir aralık dışarı çıkınca kazı kanatlarından yakalamış
ama eliyle parmakları yapışıp kalmış. Az sonra ortanca kız gelmiş. Onun da
aklında bir altın tüy koparmaktan başka bir şey yokmuş. Fakat ablasına
dokunur dokunmaz o da takılıp kalmış. Sonunda üçüncü kız da aynı amaçla
gelmiş. Bunu görünce ablaları bağrışmışlar: "Çekil Tanrı aşkına, çekil
oradan!" Ama kız bundan bir şey anlayamamış; "Onlar neredeyse ben de
oradayım!" demiş. Yanlarına gitmiş. Ablalarına dokunur dokunmaz o da
takılıp kalmış. Böylece bütün geceyi kazın yanında geçirmişler.
Ertesi sabah Dummling kazı koltuğunun altına almış. Kaza takılı duran üç
kız kardeşe aldırış bile etmeden çıkıp gitmiş. Oğlan nereye gitse kızlar da
peşinden sürüklenip duruyorlarmış. Kırların ortasında karşılarına papaz
çıkmış. Arka arkaya takılı giden bunları görünce:
- Kepaze kızlar demiş, ayıp değil mi? Kırların ortasında bu delikanlının
peşine takılmak size yakışır mı?
Böyle diyerek küçük kızın elinden tutmuş. Geri çekmek istemiş, ama kıza
dokunur dokunmaz o da berikilere takılı kalmış... O da berikiler gibi oğlanın
peşine düşmüş.
Çok geçmeden karşılarına kilisenin hademesi çıkmış. Papaz efendiyi, üç
kızın peşine takılıp giderken görmüş, şaşırıp kalmış:
- O o o... Papaz efendi, böyle telaşlı telaşlı nereye? Bugün bir çocuğu
vaftiz edeceğimizi unutmayın sakın! demiş.
Papaza doğru koşmuş. Cübbesinin yeninden yakalamış ama o da berikilere
takılı kalmış.
Bu beş kişi böyle arka arkaya giderlerken iki köylü kazmalarıyla tarladan
dönüyorlarmış.
Bunları görünce papaz seslenmiş. Kendisiyle kilise hademesini
kurtarmalarını rica etmiş.
Fakat köylüler hademeye dokunur dokunmaz onlar da takılıp kalmışlar.
Böylece yedi kişi Dummling ile kazın peşinden gitmeye başlamışlar.
Oğlan bir kente varmış. Burada bir kral oturuyormuş. Kralın bir kızı
varmış. Bu kız o kadar somurtkanmış ki, kimse onu güldüremezmiş. Bunun
için kral bir ferman çıkarmış.
Kızı kim güldürürse onunla evlendirecekmiş. Dummling bunu duyunca
kazını kucaklamış; peşindekilerle birlikte prensesin karşısına çıkmış. Kız bu
yedi kişinin her yere birbiri peşinden gidişlerini görünce kahkahayla gülmeye
başlamış. Bu gülüşün arkası bir türlü gelmiyormuş. Bunun üzerine
Dummling'le nişanlanmak istemiş ama kral damattan hoşlanmamış. Türlü
bahaneler bulmuş. "Bana öyle birini getireceksin ki bir mahzen dolusu şarabı
içebilsin" demiş. Dummling'in aklına ak saçlı cüce gelmiş. Ondan yardım
görebileceğini düşünmüş. Ormana gitmiş. Ağacı kesip devirdiği yerde bir
adamın asık suratla oturmakta olduğunu görmüş. Ne üzüntüsü olduğunu
sormuş.
Adam:
- Çok susadım ama çaresini bulamıyorum, demiş, soğuk suyu midem
kaldırmıyor. Bir fıçı şarabı içip bitirdim ama kızgın taşa bir damla su ne
yapar ki?
Dummling:
- Öyleyse ben sana yardım edebilirim... Haydi benimle gel... Kana kana
içecek şarap bulacaksın! demiş. Onu kralın mahzenine götürmüş. Adam
büyük fıçılara atılmış. O kadar çok içmiş ki, böğürleri ağrımış. Daha bir gün
sona ermeden mahzendeki bütün şarapları içip bitirmiş.
Bunun üzerine Dummling nişanlısını istemiş. Fakat kralın buna canı
sıkılmış. Herkesin Dummling dediği bu pis oğlan kızını alıp götürecek diye
pek kızmış. Yeni koşullar ileri sürmüş: Bir tepe yüksekliğindeki ekmeği yiyip
bitirecek bir adam bulmasını istemiş.
Dummling uzun zaman düşünmeye gerek görmemiş. Hemen ormana
gitmiş. Aynı yerde biriyle karşılaşmış. Adam karnına bir ip sarıp duruyormuş.
Yüzünde üzüntü çizgileri varmış:
- Bir fırın dolusu ekmek yedim ama insan benim kadar aç olursa bundan ne
çıkar? Midem hâlâ bomboş. Açlıktan ölmemek için karnımı iple sarıp
sıkıştırıyorum! demiş. Dummling buna pek sevinmiş:
- Kalk benimle gel!.. Tıka basa karnını doyuracaksın! demiş. Onu saraya
götürmüş. Kral ülkedeki bütün unları toplatmış, bunlarla ekmek yaptırıp
koskoca bir tepe olarak yığdırmışmış. Ormandan gelen adam bu tepenin
yanında durmuş, yemeye başlamış. Bir gün içinde o koca tepe ortadan
kaybolmuş. Dummling üçüncü kez nişanlısını istemiş.
Fakat kral bir kaçamak daha aramış. Oğlandan hem karada, hem denizde
giden bir gemi istemiş:
- Bu gemiyle pupa yelken gelir gelmez kızım eşin olacaktır! demiş.
Dummling doğruca ormana gitmiş. Evvelce çöreğini verdiği ak saçlı cüce
orada oturup duruyormuş:
- Senin iyiliğin için o kadar şarabı içtim; yığınla ekmeği yedim. Şimdi sana
gemiyi de vereceğim. Bunların hepsini bana iyi davrandığın için yapıyorum!
demiş. Oğlana hem karada, hem de denizde giden bir gemi vermiş. Kral bunu
görünce artık kızını daha fazla alıkoyamamış. Düğün yapılmış. Kral öldükten
sonra ülke Dummling'e kalmış. O da eşiyle birlikte dirlik düzenlik içinde
uzun zaman yaşamış
 

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Çile

probiyotik

Yattığım Kaya

probiyotik

Kaldırımlar

probiyotik

Islak Gül

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Hindistan'da İlginç Olay

probiyotik

Çile

bubble30

İÇİNDEKİ CEVHERİ KORUYANLAR

Nielawore

"HALİME TERCÜMANDIM"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun