Ekim 18, 2024

Grimm Masalları (Cüceler)

CÜCELER

 


Birinci Masal
Vaktiyle bir ayakkabıcı varmış. Hiçbir suçu olmadığı halde o kadar yoksul
düşmüş ki bir çift pabuç alacak deriden başka elinde bir şeycikleri kalmamış.
Bir akşam pabuçları kesmiş, ertesi sabah dikecekmiş. İyi bir yüreği olduğu
için iç rahatlığıyla yatağa uzanmış, kendini Tanrı'ya emanet etmiş, uykuya
dalmış. Sabahleyin duasını edip de işine koyulacağı sırada pabuçların
tümüyle yapılmış olarak tezgâhın üzerinde durduklarını görmüş, şaşırmış, ne
diyeceğini bilememiş. Pabuçları daha iyi gözden geçirmek için eline almış.
Bunlar o kadar temiz yapılmışlarmış ki, yanlış bir iğne yeri bile yokmuş. Usta
elinden çıktığı besbelliymiş.
Az sonra da içeri bir müşteri girmiş. Pabuçlar pek hoşuna gittiği için her
zamankinden fazla para vererek almış. Ayakkabıcı bu parayla iki çift pabuca
yetecek kadar deri satın almış. Akşamleyin bunları kesmiş, ertesi sabah taze
bir güçle işine koyulmak istiyormuş.
Fakat buna gerek kalmamış. Çünkü yataktan kalktığı zaman pabuçlar
hazırmış. Müşteriler de gecikmemişler. Ayakkabıcıya o kadar çok para
vermişler ki, bununla dört çift pabuca yetecek kadar deri almış. Sabahleyin
erkenden bu dört çifti de hazır bulmuş, bu durum böylece sürüp gitmiş.
Akşamleyin kestikleri sabahleyin işlenmiş bir duruma gelirmiş. Çok
geçmeden adamın kazancı yoluna girmiş, sonunda hali vakti yerinde bir insan
olmuş.
Gel zaman git zaman... Noel Yortusu'na yakın bir akşam, adam yine
derileri kesmiş, yatağına girmeden önce karısına demiş ki:
- Bize yardım elini uzatanın kim olduğunu görmek için bu gece uyanık
dursak ne olur sanki?
Kadın razı olmuş, bir mum yakmış. Sonra odanın bir köşesine, orada asılı
giysilerin arkasına saklanmışlar. Gece yarısı olunca iki tane mini mini, çıplak
cüce gelmiş.
Ayakkabıcının tezgâhına oturmuşlar. Kesilmiş derileri almışlar, minicik
parmaklarıyla bunları o kadar çabuk dikmeye, tokmaklamaya başlamışlar ki
ayakkabıcı şaşkınlıktan gözlerini bir yana ayıramamış. Hepsi bitip tezgâha
dizilmeden işlerini bırakmamışlar.
Sonra çabucak fırlayıp gitmişler.
Ertesi sabah kadın demiş ki:
- Bu küçücük cüceler bizi zengin ettiler. Bunlara karşı teşekkür borcumuzu
ödemeliyiz.
Üstlerinde, başlarında bir şey yok, çırılçıplak dolaşıyorlar, soğuktan
donacaklar. Biliyor musun ne yapalım? Ben bunlara gömlek, ceket, mintan,
pantolon dikeceğim. Birer de çorap öreceğim, sen de onlara birer patik yap!
Adam:
- Pekâlâ, demiş.
Akşamleyin her şey tamamlanınca, kesilmiş deriler yerine, tezgâhın üstüne
bu armağanları koymuşlar. Sonra cücelerin ne yapacağını görmek için
saklanmışlar. Gece yarısı hoplaya zıplaya gelmişler. Hemen işe koyulmak
istemişler. Fakat kesilmiş deriler yerine minicik giysileri bulunca önce
şaşırmışlar, ama az sonra pek sevindikleri görülmüş.
Büyük bir çabuklukla giyinmişler, Bir yandan güzel giysileri okşuyorlar,
bir yandan da şarkı söylüyorlarmış:
Pırıl pırıl patikler, yepyeni ceket, mintan;
Kundura diker mi hiç böyle süslü bir insan?
Bunun üzerine hoplamışlar, zıplamışlar. Sandalyelerin, kerevetlerin
üstlerine sıçramışlar.
Sonunda oynaya oynaya kapıdan çıkıp gitmişler. O günden sonra bir daha
gelmemişler.
Fakat ayakkabıcı ömrü boyunca rahat etmiş, tuttuğu her işte başarılı olmuş.
İkinci Masal
Vaktiyle çalışkan bir hizmetçi kızcağız varmış. Her gün evi süpürür,
çöpleri kapının önündeki büyük yığıntının üzerine dökermiş. Bir sabah işe
başlayacağı sırada bu yığıntının üzerinde bir mektup bulmuş. Okuma
bilmediği için süpürgeyi bir köşeye dayamış, mektubu efendilerine götürmüş.
Bu, cücelerden gelen bir çağrılıkmış. Bir çocuğu vaftiz etsin diye rica
ediyorlarmış. Kız ne yapacağını şaşırmış. Böyle bir öneriyi geri çevirmenin
doğru olmayacağını kendisine uzun uzun anlatmışlar. Bunun üzerine kız
gitmeye karar vermiş. Üç cüce gelmiş, onu mağaralı bir dağa götürmüşler.
Cüceler burada otururlarmış. Mağarada her şey o kadar kücük, o kadar göz
kamaştırıcıymış ki, dille tanımlanamaz.
Loğusa, incirlerle süslü siyah abanozdan bir karyolada yatıyormuş.
Yorganlar sırma işlemeliymiş. Beşik fildişindenmiş. Banyo altındanmış. Kız
çocuğu vaftiz ettikten sonra eve dönmek istemiş. Fakat cüceler yalvarıp
yakarmışlar; üç gün için yanlarında kalmasını rica etmişler. Bunun üzerine
kız kalmış; çok hoş vakit geçirmiş. Cüceler onu hoşnut edecek her şeyi
yapmışlar. Sonunda kız yola çıkmak istemiş. O zaman cüceler önce kızın
ceplerini altınla doldurmuşlar, sonra ona yolu göstermişler, dağdan
çıkarmışlar. Kız eve gelince yeniden işe başlamış. Hâlâ köşede dayalı duran
süpürgeyi almış, temizliğe koyulmuş. Bu sırada evde yabancılar
peydahlanmış: ''Sen kimsin, burada işin ne'' diye sormuşlar.
Meğerse kız dağda cücelerin yanında, sandığı gibi, üç gün değil, tam yedi
yıl kalmış; bu sırada da eski efendileri ölmüşmüş.
ÜÇ KARDEŞ
Vaktiyle bir adamın üç oğlu vardı. İçinde oturduğu evinden başka bir
serveti yoktu.
Oğlanlardan her biri onun ölümünden sonra bir evleri olmasını candan
isterlerdi, ama adam, sevgide birini ötekinden ayırt edemezdi. Hiçbirine daha
fazla yakınlık göstermemek için ne yapacağını bilmezdi. Evi satmak da
istemiyordu. Çünkü bu ev atalarından kalmıştı. Yoksa bunu satıp parayı
aralarında bölüştürecekti. Sonunda aklına bir çare geldi. Çocuklarına dedi ki:
- Gidin, diyar diyar dolaşın, çalışın, çabalayın, birer sanat öğrenin.
Döndüğünüzde hanginiz en güzel yapıtı ortaya çıkarırsa ev onun olacak!
Oğlanlar buna razı oldular. Büyük nalbant olmaya, ortanca berber olmaya,
küçük de kılıç ustası olmaya karar verdi. Bunun üzerine yine evde toplanıp
buluşacakları zamanı belirlediler, sonra çıkıp gittiler.
Gel zaman, git zaman... Her biri iyi birer usta buldular. Seçtikleri sanatı
iyice öğrendiler.
Nalbanta kralın atlarını nallattılar. Bunun üzerine oğlan: ''Artık bir eksiğin
kalmadı, ev senin olacak'' diye aklından geçirdi.
Berber hatırı sayılır birçok kimseyi tıraş etti. Artık ev kendisinin olacak
sandı.
Kılıç ustası bazı yaralar aldı, fakat dişlerini sıktı, aldırış etmedi. Çünkü
kendi kendine: ''Bir yara almaktan korkarsan evi hiçbir zaman ele
geçiremezsin'' diye düşünüyordu.
Kararlaştırdıkları zaman gelince babalarının yanında toplandılar. Fakat
becerilerini göstermek için en uygun fırsatın ne zaman geleceğini
bilmiyorlardı. Bunun için bir araya geldiler, aralarında konuştular. Böyle
otururlarken kırlardan koşa koşa bir tavşan çıkageldi.
Berber:
- Tanrı gönderdi bunu, dedi. Leğeni, sabunu aldı. Tavşan iyice
yaklaşıncaya kadar sabunu köpürttü; sonra olanca hızıyla tavşanı sabunladı,
aynı hızla tıraş ederek bir palabıyık yaptı. Bu sırada bir yerini kesmediği gibi,
bir kılını bile acıtmadı. Babası:
- Hoşuma gitti, eğer öbürleri daha baskın çıkmazlarsa ev senin, dedi.
Aradan uzun zaman geçti. Bir adam arabasını alabildiğine koştura koştura
geldi.
Nalbant:
- Şimdi benim yapabileceğimi görürsünüz baba, dedi. Arabanın arkasından
fırladı, atın dört nalını söküp çıkardı. Koştuğu sırada ayağına dört yeni nal
çaktı. Babası:
- Yaman oğlansın doğrusu, dedi. Kardeşin kadar işinde ustasın. Evi kime
vereceğimi bilemiyorum!
Bunun üzerine üçüncü oğlan:
- Baba, bana izin ver, dedi. O sırada yağmur yağmaya başlamıştı. Oğlan
kılıcını çekti.
Başının üzerinde o kadar hızla ıstavrozlar çizmeye başladı ki, başına bir
damla su bile damlamadı. Yağmur hızını o kadar artırdı, o kadar artırdı ki
sanki gök delinecekti, ama o yine de bir saçak altındaymış gibi kupkuru
kaldı. Babası bunu görünce şaşırdı:
- En büyük beceriyi sen gösterdin, ev senin, dedi.
Öbür iki kardeş önceden söz verdikleri için buna razı olmuşlardı.
Birbirlerini çok sevdiklerinden üçü de evde kaldılar, işlerine koyuldular. Hem
iyi öğrendiklerinden, hem de becerikli olduklarından çok para kazandılar.
Yaşlılıklarına kadar bir arada yaşadılar.
Biri hastalanıp ölünce öbür ikisi o kadar üzüldüler ki, onlar da hastalanıp
çok geçmeden öldüler. Hem çok usta olduklarından, hem de birbirlerini çok
sevdiklerinden üçünü bir mezara koydu
 

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Islak Çeltiklere

probiyotik

Hiçsizliğe

probiyotik

Acıyor

probiyotik

Yıkık

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Deprem Korkusu Arttı

probiyotik

Islak Çeltiklere

bubble30
Nielawore

"KINAR HANIMIN DENİZLERİ"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun