Ekim 18, 2024

Grimm Masalları (HENZEL İLE GRETEL)

HENZEL İLE GRETEL

 

 

Büyük bir ormanın yakınında bir oduncuyla karısı ve iki çocuğu oturuyorlarmış. Oğlanın

adı Henzel, kızınki Gretel'miş. Oduncunun kazancı pek azmış. Günün birinde ülkede

kıtlık başgösterince artık kuru ekmeği bile bulup getiremez olmuş.

Bir akşam yatağına uzanıp kendi kendine düşünceye daldığı, üzüntüsünden dolayı

yatağın içinde dönüp durduğu sırada içini çekip karısına demiş ki:

- Ne yapacağız? Kendimize bir şey bulamazken bu zavallı yavrularımızı nasıl

besleyeceğiz?

Kadın yanıt vermiş:

- Biliyor musun ne yaparız? Yarın sabah erkenden çocukları ormanın en sık yerine

götürürüz. Önlerine bir ateş yakarız, ellerine birer parça ekmek veririz. Sonra işimize

gideriz; onları yalnız başlarına bırakırız. Çocuklar kendiliklerinden evin yolunu

bulamazlar. Böylelikle onları başımızdan savmış oluruz.

Adam:

- Hayır demiş, ben bunu yapamam. Çocuklarımı ormanda yalnız bırakmaya içim nasıl

dayansın? Çok geçmeden yabanıl hayvanlar onları paramparça ediverirler.

Kadın kocasına:

- Hadi ordan budala, deli, böyle yapmazsak dördümüz de açlıktan öleceğiz. Sen biçtiğin

tahtaları o zaman bize tabut yapmakta kullanırsın... Önerisini kabul ettirinceye kadar ona

rahat vermemiş.

Adamcağız:

- Fakat zavallı yavrulara acıyorum! demiş.

Açlık yüzünden çocukların gözlerine de uyku girmemiş; üvey annelerinin, babalarına

söylediği sözleri duymuşlarmış. Gretel acı acı ağlıyor; Henzel'e şöyle diyormuş:

- Şimdi bize olanlar oldu!

Henzel:

- Sus Gretel, demiş, kederlenme öyle! Ben yapacağımı bilirim.

Büyükler uykuya dalar dalmaz, Henzel ceketini giymiş, yavaşça kapının alt kanadını

açmış, dışarı sıvışmış. Parlak bir ay aydınlığı varmış. Evin önündeki çakıl taşları pırıl pırıl

parıldıyorlarmış. Henzel eğilmiş, ceketinin cebini bu taşlarla tıka basa doldurmuş. Sonra

eve dönmüş. Gretel'e:

- Üzülme sevgili kardeşim, rahat rahat uyu... Tanrı bizi yalnız bırakmaz, demiş; yatağına

uzanmış.

Sabahleyin ortalık ağarmaya başlarken kadın gelmiş, çocukları uyandırmış:

- Kalkın bakalım miskinler, demiş, ormana gidip odun getireceğiz.

Sonra ellerine birer dilim ekmek vermiş:

- İşte öğleyin yiyeceğiniz ekmek... Vakti gelmeden bunları yiyip bitirirseniz karışmam.

Sonra akşama kadar aç dolaşırsınız! demiş.

Gretel ekmekleri göğüslüğünün altına saklamış. Çünkü Henzel'in cepleri taşla doluymuş.

Ondan sonra hep birlikte ormana doğru yollanmışlar. Bir süre gittikten sonra Henzel

durmaya, başını arkaya çevirerek evlerine bakmaya başlamış. Bunu gören babası:

- Ne diye durup durup arkana bakıyorsun Henzel? Dikkat et, taşlara takılıp düşeceksin,

demiş.

Henzel:

- Beyaz kedime bakıyorum babacığım, demiş, damın üstüne oturmuş bana "güle güle"

diyor da.

Kadın bunu duyunca:

- Budala demiş, o gördüğün kedi değil; doğan güneştir, bacanın arkasından görünüyor.

Aslına bakılırsa Henzel de kediye bakmıyormuş. Cebindeki parlak çakıl taşlarını birer

birer yola bırakıyormuş.

Ormana girdikleri zaman baba:

- Haydi bakalım çocuklar demiş, odun toplayın. Üşümeyin diye size ateş yakayım!

Henzel ile Gretel çalı çırpı toplayıp getirmişler; bunlardan kocaman bir yığın yapmışlar.

Çalılara ateş verilmiş. Alevler yükselmeye başlayınca kadın çocuklara demiş ki:

- Haydi ateşin başına oturun da dinlenin bakayım çocuklar! Biz ormana gidip odun

keseceğiz. İşimiz bitince gelir, sizleri alıp götürürüz.

Henzel ile Gretel ateşin karşısına oturmuşlar. Öğle vakti olunca ekmeklerini yemişler.

Ormandan gelen balta seslerini işittikleri için babalarının yakın bir yerde olduğunu

sanmışlar.

Oysa duydukları bu ses balta sesi değilmiş. Bu bir dalmış. Babaları bu dalı kuru bir ağaca

bağlamışmış. Rüzgâr estikçe dal sallanıyor, ağaca çarptıkça "tak, tak" diye sesler

çıkarıyormuş. Çocuklar uzun süre oturdukları için uykuları gelmiş, yorgunluktan gözleri

kapanmış. İkisi de derin bir uykuya dalmışlar.

Uyandıkları zaman ortalık kapkaranlıkmış. Gece olmuş. Gretel ağlamaya:

- Şimdi ne yapacağız; ormandan nasıl çıkacağız? demeye başlamış. Fakat Henzel onu

yatıştırmaya çalışıyor:

- Ay doğuncaya kadar bekle.. Ondan sonra yolumuzu buluruz diyormuş.

Testekerlek ay gökte yükselince Henzel küçük kızkardeşinin elinden tutmuş; çakıl

taşlarına baka baka yürümeye başlamış. Bunlar, yeni basılmış paralar gibi parıldıyorlar,

çocuklara yolu gösteriyorlarmış.

Çocuklar bütün gece yürümüşler. Ortalık ağarırken evlerine varmışlar. Kapıyı çalmışlar.

Kadın kapıyı açıp da karşısında Henzel ile Gretel'i görünce:

- Sizi yezit çocuklar sizi, demiş, bu vakte kadar ormanda işiniz neydi bakayım?... Artık sizi

dönmeyecek sanmıştık.

Fakat babaları çok sevinmiş. Çünkü onları yalnız bıraktığına pek üzülmüşmüş.

Aradan çok zaman geçmemiş. Her yanda yeniden yoksulluk başgöstermiş. Çocuklar bir

gece annelerinin babalarına şöyle dediğini duymuşlar:

- Yine kıtlık başladı. Evde yarım ekmekten başka bir şey kalmadı. Çoğa varmaz, hepimiz

açlıktan öleceğiz. Bu çocuklar başımızdan savılmalıdır. Onları bu kez ormanın daha kuytu

yerine götürelim. O zaman yolu bulamazlar. Başka türlü kurtuluş çaremiz kalmadı.

Bu sözler adamın içini sızlatmış. Kendi kendine:

- Son lokmanı çocuklarınla paylaşsan daha iyi olur! diye düşünmüş. Fakat kadın

dediğinden dönmüyor, adamı durmadan zorluyormuş. Mademki birinci defasında

kadının dediğini yapmış, çocukları ormanda yalnız bırakıp dönmüş. Bunu ikinci kez de

yapması gerekiyormuş.

Çocuklar henüz uyanıkmışlar. Konuşulanları dinlemişlermiş. Büyükler uykuya dalınca

Henzel yine yataktan kalkmış. Önceki gibi dışarı giderek çakıl taşları toplamak istiyormuş.

Fakat kadın kapıyı kilitlemişmiş.

Henzel dışarı çıkamamış, ama kızkardeşini avutmaktan da geri durmuyormuş:

- Ağlama Gretel diyormuş, rahat uyu, Tanrı bize yardım eder!

Sabahleyin erkenden kadın gelmiş, çocukları yataktan kaldırmış. Ellerine birer parça

ekmek vermiş ama bu seferki ekmekler öncekilerden daha azmış. Ormana giden yolda

Henzel cebindeki ekmeği ufalamış. Sık sık durarak kırıntılarını geçtiği yerlere dökmeye

başlamış.

Babası:

- Henzel demiş, yollarda niçin duruyorsun? Yürüsene!

Henzel:

- Güvercinime bakıyorum demiş, damın üstüne oturmuş; bana "güle güle" diyor da...

Kadın söze karışmış:

- Budala demiş, o gördüğün güvercin değil; doğan güneş!.. Bacanın üstünden görünüyor...

Fakat Henzel ekmek kırıntılarını yola serpmeyi sürdürmüş.

Kadın çocukları ormanın daha içlerine götürmüş. Bugüne kadar buralara hiç

gelmemişlermiş. Sonra büyük bir ateş yakılmış. Anne:

- Burada oturacaksınız çocuklar demiş. Yorulursanız bir parça uyuyabilirsiniz. Biz

ormandan odun keseceğiz. Akşam üzeri gelir, sizi alıp götürürüz!

Öğle vakti Gretel ekmeğini ortasından bölmüş, kardeşine vermiş. Bir parçasını da kendisi

yemiş. Çünkü Henzel kendi payını ufalayarak yollara serpmişmiş. Sonra uykuya

dalmışlar...

Akşam olup geçmiş ama zavallıların yanına kimseler gelmemiş. Çocuklar ancak ortalık

karardıktan sonra uyanmışlar. Henzel küçük kız kardeşini avutmaya çalışıyor:

- Ay doğuncaya kadar bekle Gretel diyormuş, o zaman serptiğim ekmek kırıntılarını

görürüz. Bunlar bize evimizin yolunu gösterirler.

Ay doğunca çocuklar ayağa kalkmışlar, fakat ekmek kırıntılarını bulamamışlar. Çünkü

ormanlarda, kırlarda dolaşan binlerce kuş bunları toplayıp yemişlermiş.

Bunun üzerine Henzel Gretel'e:

- Korkma, nasıl olsa yolumuzu bulacağız demiş; ama bu yolu bir türlü bulamamışlar.

Bütün gece, ertesi gün sabahtan akşama kadar gitmişler; ormandan dışarı çıkamamışlar.

Karınları da çok acıkmışmış. Yerde duran birkaç yemiş tanesinden başka yiyecek bir

şeyleri yokmuş. Çok yorgun oldukları için yürüyecek güçleri de kalmamışmış. Bir ağacın

altına uzanmışlar, uykuya dalmışlar.

Çocuklar baba evinden ayrılalı üç gün olmuş. Yine yürümeye başlamışlar. Fakat gittikçe

ormanın daha derin, daha kuytu yanlarına varıyorlarmış. Tez vakitte kendilerine yardım

eden bulunmazsa yok olacaklarmış. Öyle vakti bir dal üzerine konmuş güzel, apak bir kuş

görmüşler. Bu kuş o kadar güzel ötüyormuş ki, çocuklar oldukları yerde kalmışlar. Onu

dinlemişler. Kuş ötmesi bitince kanatlarını çırpmış; önlerinden geçmiş. Çocuklar kuşun

peşinden gitmişler. Sonunda kuş küçük bir evin önüne varmış, damına konmuş. Çocuklar

eve yaklaşınca, bunun ekmeklerden yapılmış olduğunu, çöreklerle örtülü bulunduğunu

görmüşler. Evin pencerelerinde cam yerine akide şekerleri varmış. Henzel:

- Haydi içeriye girelim de karnımızı doyuralım! demiş. Ben saçağın bir parçasını

yiyeceğim, Gretel, istersen pencerelerden birini de sen ye!..

Henzel uzanmış; tadına bakmak üzere, saçaktan bir parça koparmış. Gretel ise pencereye

yaklaşarak camını kırmaya başlamış.

Onlar böyle uğraşırken içerden ince bir ses duyulmuş;

- Kim karıştırıyor? Bu tıkırtı ne?

Çocuklar:

- Rüzgâr... Rüzgâr... demişler. Ellerindeki parçaları telaşa düşmeden yemeyi

sürdürmüşler. Saçaktan aldığı parça çok hoşuna gittiği için Henzel iri bir dilim daha

koparmış. Gretel de pencereden ikinci bir parça daha sökmüş. Yere oturmuş, yemeğe

başlamış.

Bu sırada kapı birdenbire açılmış; Çok yaşlı bir kadın koltuk değneklerine dayana dayana

dışarı çıkmış. Henzel ile Gretel o kadar korkmuşlar ki, ellerindekiler yere düşmüş.

Kocakarı başını sallayarak:

- Aman ne sevimli çocuklar! demiş. Sizi buraya kim getirdi bakayım?.. Haydi gelin içeriye;

yanımda kalın... Size benden hiçbir zarar gelmez, korkmayın! Sonra ikisini de ellerinden

tutmuş, içeriye almış. Evde onlara güzel yemekler çıkarmış: süt, şekerli çörekler, elmalar,

cevizler... Sonra bembeyaz örtülü iki güzel yatak sermiş. Henzel ile Gretel içine girmişler.

Burası o kadar rahatmış ki, çocuklar kendilerini cennette sanmışlar.

Kocakarı kendini çocuklara iyi yürekli bir insan olarak göstermiş ama aslında kötülük

yapmayı sever bir cadıymış. Çocukları aldatarak eline geçirirmiş. Bu ekmekten kulübeyi

de, onları avlamak için yaptırmışmış. Eline bir çocuk geçti mi onu öldürür, sonra pişirip

yermiş. Böyle günlerde sevincinden bayram yaparmış. Cadıların gözleri kırmızı olur,

uzakları göremezler. Fakat duyuları hayvanlar gibi güçlü olur, bir insanın yaklaştığını

sezerler.

Henzel ile Gretel de eve yaklaştıkları zaman cadı kötü kötü gülmüş:

- Bunlar elime geçti demektir. Artık kurtulamazlar!.. demiş.

O sabah erkenden, daha çocuklar uyanmadan yataktan kalkmış. Çocukların mışıl mışıl

uyuyuşlarını, al al olmuş tombul yanaklarını seyretmiş. Kendi kendine mırıldanmış:

- Bunlar tam dişime göre birer lokma olacaklar!..

Sonra Henzel'i kuru elleriyle yakalamış; küçük bir kümese götürmüş, kümesin parmaklıklı

kapısını kapamış. Artık istediği kadar bağırıp çağırsın, kaç para eder bakalım?.. Daha

sonra Gretel'e gitmiş; kızcağızı tartaklayarak uyandırmış:

- Kalk bakayım miskin! diye bağırmış, kalk da eve su taşı! Dışarda kümesin içinde kapalı

olan kardeşine bir şeyler pişir de biraz semirsin... İyice yağlandıktan sonra onu yiyeceğim.

Bunları duyan Gretel acı acı ağlamaya başlamış. Fakat ne yapsa yararsız! Kötü yürekli cadı

ne derse yapmak zorundaymış.

Zavallı Henzel'e en güzel yemekler pişiriliyormuş. Fakat cadı Gretel'e yengeç

kabuklarından başka bir şey vermiyormuş. Her sabah cadı kümesin yanına sokuluyor:

- Henzel, parmağını dışarı çıkar bakayım; semirdin mi, semirmedin mi? diye

sesleniyormuş.

Fakat Henzel kümesin deliğinden bir kemik parçası uzatıyor, gözleri bulanık gören

kocakarı bunu Henzel'in parmağı sanıyormuş. Çocuğun bir türlü yağlanmadığını görerek

şaşıyormuş.

Aradan dört hafta geçtiği halde Henzel kendisini hâlâ zayıf gösterince cadının sabrı

tükenmiş. Artık daha fazla beklemek istemiyormuş. Bir sabah kıza seslenmiş:

- Gretel, çabuk ol, su taşı... Henzel ister zayıf olsun, ister semiz. Yarın onu kesip

pişireceğim.

Zavallı kızcağız suyu taşıdıkça içi parça parça oluyormuş. Gözlerinden yaşlar boşanıyor,

bu göz yaşları yanaklarından aşağı dökülüyormuş:

- Tanrım bize yardım et, diye yakarıyormuş. Ne olurdu bizi ormandaki yabancı hayvanlar

yeseydiler de kardeşimle bir arada ölmüş olsaydık!..

Cadı bunları duymuş:

- Boşuna soluğunu tüketme, diye bağırmış, sana kimse yardım edemez!

Ertesi sabah erkenden Gretel dışarı çıkarak su dolu kazanı yerine koyacak, ateşi

yakacakmış. Kocakarı:

- Önce ekmek pişirelim. Ben fırını kızdırmıştım, hamuru da yuğurmuştum! demiş. Zavallı

Gretel'i fırına doğru itmiş. Fırının ağzından alevler çıkıyormuş. Cadı kadın:

- Gir içeri bakalım demiş, fırın iyice ısınmış mı? Ekmekleri sürebilir miyiz?

Amacı, Gretel fırının içine girince kapısını örtmek, kızcağızı kızartmakmış. Bugün onu da

yemek istiyormuş.

Fakat Gretel cadının niyetini sezmiş:

- Fırına nasıl girileceğini bilmiyorum ki!.. demiş.

Kocakarı:

- Aptal kaz, diye bağırmış. Fırının ağzı o kadar kocaman ki ben bile içeri girebilirim, işte

bak!.. diye fırına yaklaşarak kafasını içeri sokmuş. Bunu üzerine Gretel birden bire kadının

arkasına bir tekme yerleştirmiş, cadıyı fırının içine tıkmış, demirden kapağını kapayıp

sürgülemiş. Kadın içerden acı acı bağırmaya başlamış ama Gretel buna kulak asmamış.

Koşa koşa oradan uzaklaşmış. Kötü yürekli cadı cayır cayır yansın da görsün gününü!..

Gretel hemen Henzel'in yanına gitmiş. Kümesin kapısını açıp bağırmış:

- Henzel, kurtulduk... Yaşlı cadı geberdi... Henzel, kapısı açılan kafesten kurtulan bir kuş

gibi, hemen dışarı fırlamış. Çocuklar sevinçten çılgına dönmüşler. Birbirlerinin boynuna

atılmışlar, öpüşmüşler, öpüşmüşler... Artık hiçbir şeyden korkuları kalmamış. Cadının

evine girmişler. Evin her köşesinde incilerle, değerli taşlarla dolu sandıklar duruyormuş.

Henzel:

- Bunlar çakıl taşlarından daha iyi demiş. Ceplerini tıklım tıklım doldurmuş. Gretel:

- Ben de biraz alıp eve götüreceğim demiş. Önlüğünü doldurmuş. Henzel:

- Ama şimdi buradan gitmeliyiz; bu cadılar ormanından çıkmalıyız, demiş.

Birkaç saat yol aldıktan sonra büyük bir suyun yanına varmışlar. Henzel:

- Karşıya geçemeyiz ki demiş. Ne bir köprü, ne de bir geçit görüyorum. Burda mini mini

bir gemi de yok!.. Gretel:

- Ama bak şurada beyaz bir ördek yüzüyor... kendisinden rica edersek bizi karşıya

geçiriverir... demiş, ördeğe seslenmiş:

- Kuzum ördek, canım ördek... Bak Henzel ile Gretel buradalar. Ne köprü var, ne de

geçit... Bizi beyaz sırtına al...

Ördek yanlarına gelmiş. Henzel hayvanın sırtına binmiş. Kız kardeşini kendi omuzlarına

oturtmak istemiş. Gretel:

- Hayır, demiş, ördek ikimizi birden taşıyamaz... en iyisi bizi teker teker karşıya geçirsin!

İyi yürekli hayvancık bunu yapmış. İkisi de sağ ve esen karşıya geçip bir süre yürüdükten

sonra, ormanda geçtikleri yerleri gitgide tanımaya başlamışlar. Sonunda uzaktan

babalarının evini görmüşler.

Bunun üzerine koşmaya başlamışlar. Eve girince hemen babalarının boynuna atılmışlar.

Zavallı adam, çocuklarını ormanda bırakıp döndüğü günden beri hiç rahat yüzü

görmemişmiş. Bu aralık karısı da ölmüşmüş.

Gretel önlüğünü yere silkelemiş; incilerle değerli taşlar odanın ortasına yayılmışlar.

Henzel de cebindekileri avuç avuç boşaltmış.

O günden sonra bütün üzüntüleri, bütün sıkıntıları sona ermiş. Babayla çocukları büyük

bir neşe içinde bir arada yaşayıp gitmişler.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Islak Çeltiklere

probiyotik

Hiçsizliğe

probiyotik

Acıyor

probiyotik

Yıkık

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Deprem Korkusu Arttı

probiyotik

Islak Çeltiklere

bubble30
Nielawore

"KINAR HANIMIN DENİZLERİ"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun