KÜÇÜK ÇOBAN
Evvel zaman içinde bir küçük çoban varmış. Kendisine ne sorulsa tam
karşılığını verirmiş.
Böyle diye her yanda adı çıkmış. O ülkenin kralı da bunu duymuş,
inanmamış, oğlanı çağırmış.
Demiş ki:
- Sana üç şey soracağım... Bunlara karşılık verebilirsen seni kendime oğul
alacağım...
Bundan sonra da sarayımda kalabileceksin!
Oğlan:
- Bu üç soru nedir? demiş.
Kral:
- Birinci soru şu: Dünyadaki denizlerde kaç damla su vardır?
Küçük çoban:
- Kralım, demiş, önce dünyadaki bütün akar suları tıkat da ben saymaya
başlamadan önce denizlere yeniden bir damla su akmasın. O zaman denizde
kaç damla su bulunduğunu size söylerim! demiş.
Kral:
- İkinci soru şu: Gökte kaç yıldız var? demiş.
Küçük çoban:
- Bana büyük bir tabaka beyaz kâğıt verin! demiş.
Üzerine kalemle o kadar çok küçük nokta yapmış ki, bunlar ne
görülebiliyormuş, ne de sayılabiliyormuş. Bunlara bakanların kafaları
karışıyormuş.
Oğlan kâğıdı krala göstermiş:
- İşte şu kâğıtta ne kadar nokta varsa gökyüzünde de o kadar yıldız vardır;
alın sayın!
demiş ama kimse bunu yapacak durumda değilmiş.
Kral:
- Üçüncü soru da şu: sonsuzluk dediğimiz zamanda kaç saniye vardır?
Küçük çoban:
- Kafdağı'nın ardında bir dağ vardır. Bu dağın yüksekliği bir saat, genişliği
bir saat, derinliği de bir saat sürer. Buraya her yüzyılda bir, bir kuş gelir,
gagasını sürterek biler. Bu gagalar sürtüle sürtüle dağ aşınıp ortadan kalkarsa
işte o zaman sonsuzluğun ilk saniyesi geçmiş olacaktır.
Bunun üzerine kral:
- Üç soruya da karşılık buldun, demiş; bundan sonra yanımda kalacaksın,
sarayımda oturacaksın. Artık sana kendi çocuğum gözüyle bakacağım.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız