Kasım 23, 2024

Grimm Masalları (Ormandaki Kocakarı)

ORMANDAKİ KOCAKARI

 

Evvel zaman içinde yoksul bir hizmetçi kız, efendileriyle birlikte büyük bir ormandan geçiyormuş. Bunlar ormanın ortasına geldikleri zaman fundalıklar arasından eşkıyalar çıkmış; ellerine geçirdiklerini öldürmüşler. Böylece hepsi ölmüş ama hizmetçi kız, korkuyla kendini arabadan aşağı atarak bir ağacın arkasına saklandığı için, ölümden kurtulmuş. Eşkıyalar alacaklarını aldıktan sonra savuşup gitmişler. Kız da ortaya çıkmış, bu müthiş yıkımı görmüş. Bunun üzerine acı acı ağlamaya başlamış: - Şimdi ben ne yapacağım? Bu ormandan nasıl çıkacağım? Burada in yok, cin yok. Kesin açlıktan ölüp gideceğim! demiş. Ormanın içinde dolanıp durur, kendine bir yol arar, fakat bulamazmış. Akşam olunca bir ağacın altına oturmuş.. Tanrıya gönül bağlamış.. Ne olursa olsun, bir daha buradan kalkmamaya karar vermiş. Kız bir süre oturunca mini mini apak bir güvercin uçarak kızın yanına gelmiş. Gagasında küçücük bir altın anahtar varmış. Anahtarı kızın eline bırakmış, demiş ki: - Şuradaki büyük ağacı görüyorsun ya... İşte onun üzerinde küçük bir kilit asılıdır. Bu anahtarcıkla o kilit açılır. İçerde bol bol yemek bulacaksın. Bundan sonra da açlık duymayacaksın! Bunun üzerine kız ağacın yanına gitmiş, kilidi açmış; küçük bir tas sütle, içine doğramak için beyaz ekmek bulmuş. Bunlarla güzelce karnını doyurmuş. Sonra: - Tavukların tüneklerine çıktıkları saat geldi. Çok yorgunum. Yatağım olsaydı ben de rahatça uzanırdım! demiş. Bu sözleri söyler söylemez beyaz güvercin yine gelmiş. Gagasında bir altın anahtar daha getirmiş: - Ağacın şurasındaki kilidi aç... Kendine bir yatak bulursun! demiş. Kız kilidi açmış: Güzel, yumuşak bir karyola bulmuş. Duasını etmiş, yatağa uzanıp uykuya dalmış. Sabahleyin mini mini güvercin, üçüncü kez gelmiş. Bir anahtarcık daha getirerek: - Ağacın şurasındaki kilidi aç... Giysiler bulacaksın! demiş. Kız kilidi açınca sırma işlemeli, elmaslarla, zümrütlerle, yakutlarla süslü giysiler bulmuş. Bunlar o kadar göz kamaştırıcı şeylermiş ki hiçbir kral kızının bile bu kadar güzel giysileri olamazmış. Kız bu ormanda uzun zaman böyle yaşamış. Mini mini apak güvercin her gün gelir; ona gerekli şeyleri bulup buluştururmuş. Kızcağız tasasız, üzüntüsüz bir ömür sürüyormuş. Günün birinde güvercin yine gelmiş: - Benim hatırım için bir şey yapar mısın? demiş. Kız: - Seve seve yaparım elbette! demiş. Bunun üzerine güvercin demiş ki: - Seni küçük bir kulübeye götüreceğim. İçeri gireceksin. Ortada, ocağın başında oturan yaşlı bir kadın göreceksin. Sana "günaydın" diyecek. Sakın ona karşılık verme. Bırak istediğini yapsın, hiç aldırış etme! Kadının sağından geç. Bir kapı göreceksin. Bu kapıyı aç. Odaya gir. Burada bir masa üzerinde türlü türlü yığınla yüzük göreceksin. Bunlar arasında pırıl pırıl taşlı pek güzelleri vardır. Sen bunları oldukları gibi bırak. Masa üzerindeki yüzüklerin en kötüsünü, en biçimsizini bulup al. Olanca hızınla koşa koşa bana getir! Bunun üzerine kız kulübeye gitmiş. Kapıdan içeri girmiş. Karşıda yaşlı bir kadın oturuyormuş... Kızı görünce gözlerini açmış; "Günaydın, yavrum" demiş. Fakat kız karşılık vermemiş. Doğru odanın kapısına gitmiş. Yaşlı: "Nereye gidiyorsun hey!" diye bağırmış. Kızın eteğini tutmuş, alıkoymak istemiş: "Burası benim evim. Ben istemeden oraya kimse giremez!" diye bağırmış ama kız hiç sesini çıkarmamış. Yaşlı kadının elinden kurtulmuş, doğruca odaya girmiş. İçerde bir masa üzerinde koskoca bir yığın yüzük duruyormuş. Bunlar kızın gözleri önünde pırıl pırıl parıldıyorlarmış. Kız bunları masaya yaymış; içlerinden en kötüsünü, en gösterişsizini aramış, ama bulamamış. Kız böyle aranıp dururken kocakarının dışarda sessizce dolaştığını görmüş. Kadının elinde bir kuş kafesi varmış. Evden kaçıp gitmek üzereymiş. Kız kocakarının yanına gitmiş. Kafesi elinden almış. Kız kafesi kaldırıp da bakınca, içinde bir kuş olduğunu görmüş. Kuşun gagasında biçimsiz bir yüzük duruyormuş. Kız bu yüzüğü almış, koşa koşa evden çıkmış. Dışarda ak güvercinin gelerek bu yüzüğü kendisinden alacağını umuyormuş. Fakat gelen, giden olmamış. Bu sırada bir ağacın gövdesine yaslanmış, bekliyormuş. Kız böyle dururken ağacın yumuşamaya başladığını, dallarının yere doğru sarktığını sezer gibi olmuş. Az sonra da dallar birdenbire onu sarıvermişler; iki kol olmuşlar. Kız çevresine bakınca bu ağacın güzel bir insana dönüştüğünü, kendisini kucakladığını görmüş; şunları işitmiş: - Sen beni o kocakarının elinden kurtardın. O, kötü bir cadıydı. Beni bir ağaç kılığına sokmuştu. Her gün birkaç saat için beyaz bir güvercin oluyordum... O yüzük kocakarının yanında kaldıkça yine insan kılığına girmem olanaksızdı. Bunun üzerine oğlanın uşakları da, atları da kurtulmuşlar. Çünkü cadı onları da birer ağaç kılığına sokmuşmuş. Hepsi oğlanın çevresine toplanmışlar. Az sonra hep birlikte ülkeye dönmüşler. Meğer bu çocuk bir prensmiş. Kızla oğlan evlenmişler, dirlik düzenlik içinde yaşamışlar.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Çile

probiyotik

Yattığım Kaya

probiyotik

Kaldırımlar

probiyotik

Islak Gül

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Hindistan'da İlginç Olay

probiyotik

Çile

bubble30

İÇİNDEKİ CEVHERİ KORUYANLAR

Nielawore

"HALİME TERCÜMANDIM"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun