"Hayal kırıklığının en yoğun şekilde başıma ilk geldiği seferde
bana çok benzeyen birini uğurlamak durumunda kalmıştık bir sebepten dolayı.
Şey diye düşündüm mesela;
Bir sürü ortak hayalimiz, ortak duygumuz, ortak planımız,
bizce başımıza gelecek şeyler var ikimizinde.
Ve onunkiler yok olmak zorunda kaldı.
Yani o şimdi gitti, uçtu her şey.
Ben benimkilerle ne yapacağım?
Artık onları birlikte hayata geçirebileceğin ya da
ayrı ayrı büyük bir rekabet duygusuyla birbirini tetikleyerek hayata geçireceğin bir başkası yokken
benimkilerin ne anlamı kalıyor?
Ya da böyle bunlar bir anda bir balta gibi bir şeyle ortadan ikiye ayrılıp
sonsuza kadar yok edilebilecek değilse,
bu hayalleri kurmanın ne anlamı var?
Benimkiler ne kadar değerli ki hayatta kalabildiler?
Bütün bunlar dev bir hayal kırıklığı...
Hayatın kendisine dair hayal kırıklığı...
Şey gibi;
Hani ben bunları yapıyorum ama sonsuza kadar yok olmaları an meselesi.
Ne kadar acı ve bu acının ve bu hayal kırıklığının
beni nasıl ayakta tuttuğunu izledim kalan sürede.
Bu yüzden hayal kırıklığı baya hayata bağlayan da bir şey.
Seni bir sonraki şeye taşıyan bir tarafı var.
Bu hayal kırıklığına rağmen hayatta kalabilmene şaşırmak bile
hayatta kalabilmeyi sürdürebilmen için bir neden oluyor bazen.
Hem galiba bir daha o hayal kırıklığını yaşamamak için yaşıyorsun.
Yani hayal kırıklığı gidip gelip bir yerden ortaya çıkıp seni buluyor.
Yani bulmuyor diye bir şey yok..."
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız