Ekim 18, 2024

Hikayeler Ne Anlatıyor?

Hayatımızın ve kültürümüzün değişmezlerinden olan hikayelerin farklı açılardan anlatımları ve yaklaşımlarını inceleyeceğiz bugün ama önce tabii ki onlara bir göz atalım. Hadi bakalım ne duruyoruz okumaya başlayalım.

 

Değirmenci, Oğlu ve Eşek
İki şairimiz, Malherbe ve Racan,
Baş başa kalmışlar bir gün.
Aralarında açık konuştukları için:
— Sana bir şey soracağım, demiş Racan;
Sen görmüş geçirmiş adamsın,
Hayatı benden iyi bilirsin.
Benim artık karar verme zamanım.
Ben kimim, nem var, ne işe yararım?
Bunları senden iyi bilen yoktur.
Ne dersin?
Gidip taşrada mı yerleşsem?
Orduya yahut saraya mı girsem?
Her şeyin acı tatlı tarafları var;
Kimi insan savaşta rahat eder de
Evinde karısıyla rahatı kaçar.
Bıraksalar ne yapacağımı bilirim.
Ama dört yanı da memnun etmek lazım:
Ailem ne der, saray ne der, halk ne der?
Hepsini düşünmek ister.
— Boşuna! demiş Malherbe gülerek,
Önce şu hikâyeyi dinle,
Bir yerde okudum geçenlerde:
Bir değirmenciyle oğlu varmış.
Adam çok yaşlı, oğlu daha çocuk.
Çocuk dersem, on beş on altı yaşlarında.
Baba oğul pazara gidiyorlarmış
Eşeklerini satıp bir yenisini almaya.
Eşek dinç görünsün, para etsin diye
Bağlayıp ayaklarından bir direğe
Baba oğul sırtlarına almışlar eşeği.
İlk gören basmış kahkahayı:
— Bunlar, demiş, eşek şakası yapıyorlar,
Ama eşeğin eşeği olmuş kendileri.
Değirmenci bakmış, adamın hakkı var:
Çözmüş, indirmiş eşeği yere.
Eşek anırıp belli etmişse de
Taşınmaktan çok hoşlandığını,
Aldırış etmemiş ihtiyar.
Bindirmiş oğlunu eşeğe,
Deh! diye vurmuş sırtına sopasını.
Üç köylüye rastlamışlar yolda,
En yaşlısı bağırmış delikanlıya:
— Yuf be!
Utanmak yok mu sende?
Aksakallı baban yaya,
Sen eşeğin sırtında, keyfinde.
Onu bindirip sana yürümek düşer.
Adamlar haklı, deyip değirmenci,
İndirmiş oğlunu kendi binmiş eşeğe.
Üç genç kıza rastlamışlar bu sefer;
— Koca moruk! demiş bir tanesi;
Yazık değil mi zavallı delikanlıya?
Sersem, papa mı sanıyor kendini?
Koca öküz eşekte, çocuk yaya!
— Kız, git işine, demiş değirmenci;
Öküzlük ne gezer bu yaşta, bende?
Ama bakmış içerleyen içerleyene,
Almış delikanlıyı terkisine.
Biraz sonra başka yolcular,
İkisini birden alaya almışlar:
— Yuf! demişler; insaf yok mu sizde?
Zavallı eşek ölecek neredeyse!
Emektar bir hayvana yapılır mı bu?
Postunu mu satacaksınız pazarda?
Anlamış sonunda değirmenciyle oğlu:
Herkesin dediğini yapmak boşuna.
Ama haydi demişler; inat etmeyelim;
Bir de bunlarınkini deneyelim.
İnmiş eşekten, başlamışlar yürümeye.
Bir başkası başlamış alay etmeye:
— Hoppala, demiş; bu da yeni moda:
Eşek önde boş, değirmenci arkada.
Anlamadık:
Kim eşek, kim sahibi?
Alın sırtınızda taşıyın bari!
Bir türkü vardır
Üç Eşek diye,
Tam size göre.
— Doğru, demiş değirmenci; ben bir eşeğim;
Eşek olmasam uyar mıydım sizlere?
Ama bundan sonra ne derseniz deyin
Beni ister beğenin, ister beğenmeyin;
Canım nasıl isterse öyle yaparım.
Öyle yapmış, sonunda herkes de beğenmiş.
Bana sorarsan dostum, böyledir bu iş:
İster Mars çeksin seni kendine,
İster Venüs, ister kral!
İster savaş, ister seviş,
İster taşraya git, ister burada kal!
Ne yapsan bir şey söyleyecekler elbet;
Bırak söylesin millet!

 


Mide ve Uzuvlar
Kitabıma krallıkla
Başlamam gerekirdi;
Ama bir bakıma
Mide efendimiz de
Bir krallık değil mi?
Bir eksiği oldu mu hazretin
Rahatı kaçar bütün bedenin.
Günün birinde uzuvlar
Hep mide için çalışmaktan bıkmışlar;
Her biri beyce yaşamak istemiş,
Hiçbir iş görmeden, mide gibi.
— Biz olmadık mı hava alır, demişler;
Didiniyor, terliyoruz eşek gibi,
Kimin için?
Hep onun için.
Nedir kazancımız bunda bizim?
Bütün emeğimizi sömürüyor bu mide,
Bırakalım işi gücü biz de
Yan gelip oturalım, onun gibi.
Öyle demiş, öyle yapmışlar:
Eller tutmaz,
Kollar kımıldamaz, bacaklar yürümez olmuş:
— Git başının çaresine bak demişler mideye.
Hiç de iyi etmemiş ve pişman olmuşlar.
Çok geçmeden başlamışlar süzülmeye...
Yürek yeni kan yapamaz olmuş gayrı.
Her uzuv sarsılmış, tükenmiş hepsinin feri.
Anlamışlar ki sonunda,
O dalgacı, o tembel sandıkları mide
Hep birinden daha çok yararlıymış meğer
Hepsinin ortak çıkarlarına.
Krallık gücünü benzetebiliriz buna:
O da alır ve aldığı kadar da verir.
Herkes onun için çalışır,
Ama o da herkesi besler.
O, sürdürür varlığını iş görenin,
Tüccarı o zengin eder,
O geçindirir devlet görevlilerini;
Çiftçiyi o korur, askeri o tutar ayakta;
Dört bir yana saçar kralca lütuflarını.
O işletir bütün devlet makinesini.
Menenius iyi başarmış
Bu gerçeği halka anlatmasını.
Halk senatodan kopacak olmuş bir ara;
— Her şey onun, diyormuş başkaldıranlar:
İktidar, hazineler, şanlar, şerefler;
Bütün yükse bizim sırtımızda:
Vergiler, mergiler, savaşlar, dertler.
Halk surların dışında birikmiş;
Birçoğu başka yerlere göç etmek üzereymiş.
İşte Menenius tam o sırada
Gitmiş anlatmış onlara
Bu ünlü masalda mideye başkaldıran
Uzuvlara benzediklerini
Ve işlerine döndürmüş hepsini.

 


Kurt Çoban Olmuş
Bir kurt yeterince pay alamaz olmuş
Çevresindeki koyunlardan;
Bir başka kılığa girmeyi düşünmüş.
Yararlanıp tilkinin postundan,
Çobanlar gibi bir gocuk geçirmiş sırtına,
Uzun bir değnek edinmiş,
Bir de kaval sokmayı unutmamış
Koltuğunun altına,
Toz kondurulmasın diye çobanlığına.
Elinden gelse yazacak külahının üstüne:
"Adım Şaban, benim sizin çoban" diye.
Böylece kılığı uydurunca
Dayamış ön pençelerini değneğe
Bizim sinsi Şaban, yaklaşmış usulca.
Şaban, asıl Şabansa çimene yatmış
Uyuyormuş derin derin.
Köpeği de uykudaymış, heybesi bile.
Koyunların çoğu da öyle.
Onlar uyuyadursun, bizim hinoğluhin
Uyumayanları peşine takmak için
Kılığına söz de eklemeye kalkmış:
— Seslenmeden olmaz, demiş ve işte o zaman
İş sarpa sarmış:
Kıvıramamış çoban gibi konuşmayı
Sesi gümbürdetmiş dereyi tepeyi
Ve foyası çıkmış meydana.
Koyun, köpek, çoban,
Kalır mı o sesi duyup da uyanmayan?
Bu hengâmede ne yapsın zavallı canavar,
Üstelik sırtında gocuk da var
Ne kaçabilmiş seninki,
Ne de savunabilmiş kendini.
Sahtekârlar her zaman
Bir yanlarıyla verirler yakayı ele:
Kurt isen kal kurtluğunla,
En sağlamı budur, bana sorarsan.

 


Kral İsteyen Kurbağalar
Kurbağalar demokrasiden bıkmış;
Bir vak vak, bir kıyamet,
İllallah! Medet!
Gökleri tutmuş bağrışmaları.
Peki, demiş vakvak tanrı;
Krallık yapıvermiş cumhuriyeti.
Ağzı var dili yok, vurdumduymaz
Bir kral inmiş göklerden.
Ama öyle güm diye düşmüş ki mübarek, göle,
Bizim çamurlugiller
-Ki, bilirsiniz, bir hayli ödlek ve semelektirlerCup diye atlayıp suya;
Her biri girmiş bir deliğe.
Bir kral kalmış ortada, bir de sazlar.
Yaman bir dev geldi sanmış kurbağalar;
Uzun zaman kimse çıkarıp başını
Bakamamış kralının yüzüne.
Oysaki korktukları şey bir kütükmüş sadece.
Ama öyle ciddi, öyle heybetliymiş ki kütük,
İlk çıkan kurbağa zor çıkmış yüze,
Korkudan titreye titreye
Yaklaşmış koca devletliye.
Kurbağalar bakmış bir şey olmuyor yaklaşana;
O zaman artık koşan koşana!
Kralın dört bir yanı kurbağa dolmuş,
Gelip omzuna oturanlar bile olmuş.
Bu ne biçim kral?
Vur, ağzından lokmasını al.
— Yoo, demiş kurbağa milleti;
Bu kadar sus pus kral olmaz.
Başlamışlar yeniden dert yanmaya Vakvak Tanrı'ya:
— Aman, ne olursun, demişler;
Bir kral yolla ki bize ağzı burnu oynasın!
— Peki, demiş tanrı Vakvak;
Bir balıkçıl yollamış, her yanı oynak.
Ağız dersen işlek mi işlek:
Sağa bir gaga, sola bir gaga;
Her gagada bir kurbağa;
Ye babam ye!..
Bizimkiler basmış gene yaygarayı,
Bu sefer kızmış artık Vakvak Tanrı:
— Sizin oyuncağınız mıyım ben? demiş;
Demokrasi veririz, vak vak;
Kral indiririz gökten,
Uslu, akıllı, babacan,
Gene vak vak.
Kesin artık şamatayı,
Bir yiyip bin şükredin yeni krala;
Yoksa daha beteri gelir ha!

 

 

Tilkiyle Teke
Tilki kaptan çıkmış yola
Uzun boynuzlu dostu tekeyle.
Teke alığın biriymiş, sözün doğrusu;
Tilkiyse, malum, malın gözü.
İki ahbap öyle susamışlar ki yolda
İnmek zorunda kalmışlar bir kuyuya.
İçtikçe içmiş ikisi de şapır şupur.
İçemez olunca artık, tilki demiş ki:
Kuyudan su içmesi kolay
Ama kuyudan çıkması zordur.
Sen kaldır ayaklarını daya duvara,
Önce ben atlar sırtına
Tırmanırım yukarıya doğru;
Sonra atlayıp boynuzlarına
Çıktım mı yukarı,
Çekerim seni de dışarı.
— Yuf benim sakalıma, demiş teke;
Amma da akıl varmış sende!
Ben dünyada bulamazdım doğrusu,
Böylesi bir kolaylığı.
Tilki çıkıvermiş kuyudan böylece,
Bırakıp tekeyi dibinde.
Şöyle bir nutuk da çekmiş üstelik
Sabırlar dileyerek, tekeye:
— Tanrı sana sakal vermiş yalnız, babalık!
Sakalın kadar aklın olsa,
Hiç iner miydin bu kuyuya?
Ben çıkmasını bildim, allahaısmarladık.
Sen de kullan aklını,
Bul yukarı çıkmanın yolunu.
Sana yardım etmek isterim ama
Acele işlerim var, kusura bakma.
Susadın mı kuyuya inmesine inmeli,
Ama nasıl çıkacağını da düşünmeli.

 


Kartal, Domuz ve Kedi
Koca bir meşe kurumuş.
Tepesine kartal yuva kurmuş,
Ortasında bir kovuğa yabankedisi,
Dibine de yabandomuzu.
Herkes hayat alanını ayırmış,
Güzel güzel yaşayıp gidiyorlarmış.
Kalleş kedi bozmuş düzeni.
Çıkmış kartala demiş ki:
— Canımız tehlikede,
Yavrulanmazınki hiç değilse:
Biz analar için bu daha da kötü.
Yabandomuzu ne yapıyor, gördünüz mü?
Dibimizde kuyu kazıyor sabah akşam.
Maksadı meşeyi devirip
Yavrularımızı yemek,
Bir tekini bıraksa yanmam.
Kartalı korkular alınca,
Kedi doğru aşağıya, yabandomuzuna:
— Aman komşu, demiş fıs fıs kulağına;
Sakın çıkayım deme, kartalın niyeti kötü:
Senin yavrularda gözü.
Aman, benden duyduğunu söyleme sakın;
Kulağına gitti mi yandım!
Domuzu da korkulara düşürünce
Kedi çekilmiş sinsi deliğine.
Kartal çıkabilirse çıksın,
Yavrularını yiyecek aramaya.
Kartal korksun da, domuz mu korkmasın?
O da kalakalmış yuvada.
Kim anlatsın sersemlere ki
Açlıktır beterin beteri.
Biri, ağaç devrildi devrilecek,
Biri, kanatlı bela geldi gelecek
Diye beklerken yuvayı,
Bütün kartalgiller ve domuzgiller
Açlıktan boylamış öbür dünyayı.
Kedigiller toplamış parsayı.
Fitneci bir dil neler uydurmaz,
İnsanın başına ne çoraplar örmez!
Pandora'nın kutusundan,
Çıkmış çıkacak bütün belalardan,
En kötüsü, dünyanın baş belası,
Şeytanın dik alası nedir derlerse:
Fitnedir bence.

 


Sarhoşla Kakışı
Öbür dünyayı boyladığına.
— Sen kimsin? diye sormuş zebaniye.
— Ben şeytan ülkesinin kilercisiyim, demiş karısı;
Mezarda yatanlara yemek veririm.
— İçki vermez misin? demez mi hemen bizimki!..
Can çıkar, huy çıkmaz
Kötü huy ne ayıp dinler ne korku.
Bir masala girmiştir bu konu,
Anlatmasam olmaz;
Her sözüme bir örnek veririm ben.
Bakkhos'a kul köle olmuş sarhoşun biri,
Her gün kurban veriyormuş efendisine
Sağlığından, aklından, kesesinden.
Böyleleri tüketir varını yoğunu
Ömrünü yarılamadan.
Bizimki bir gün öyle çekmiş ki kafayı,
Bir şişenin dibinde unutmuş dünyayı.
Karısı korkutmak için bu sefer
Kapamış kocasını mezarımsı bir yere,
Orda eskiye dönen yeni şaraplar
Uyuttukça uyutmuş bizim ayyaşı.
Uyanınca ne görsün:
Kefene sarılmış, mezarına mum dikilmiş.
— Aman bu ne, demiş karım dul mu kaldı yoksa!
Bunun üzerine karısı, bir zebani kılığında,
Yüzü maskeli, sesi bir tuhaf homurtulu,
Gelmiş sözde ölünün tabutu başına
Ve bir cehennem aşı uzatmış ona.
Adam iyice inanmış artık.

 

Damla Hastalığı ve Örümcek
Cehennem yaratınca, her işkence gibi,
Damla hastalığıyla örümceği:
— Yavrularım, demiş, siz ikiniz,
İnsan soyunun başına çorap örmekte
Birbirinizden arda kalmazsınız.
Düşünelim bakalım şimdi,
Nerde yerleşmeniz daha iyi.
Bakın daracık kulübeler var şurada,
Şurada da koca saraylar,
Birbirinden güzel, yaldızlar içinde.
Bu iki yeri düşündüm sizin için:
Hanginiz hangisinden hoşlanır bilmem;
Anlaşın aranızda, ya da kura çekin.
— Kulübeleri hiç gözüm tutmadı benim, demiş örümcek,
Damlaysa, saraylarda,
Hekim denen bir sürü insanı görünce
Rahatını kaçırmalarından korkmuş,
Öbür yanı seçip çadırı kurmuş:
Yayılıp yerleşmiş kaygısızca
Zavallı bir fakirin ayak parmağına:
— Burda hiç işsiz kalmam sanırım, demiş;
Hippokrates de nerden gelip buralara
Topla pılı pırtını diyecek bana?
Bu arada bir saray köşesine yerleşip
Yapı işlerine başlamış örümcek:
Kira anlaşması var gibi ölene dek.
Atmış temelleri kuruvermiş ağları.
Gelsin gayrı sinekler: Bir, bir daha derken
Hizmetçi kadın bir vurunca süpürgeyi
Güme gitmiş örümceğin bütün emeği.
Bir ağ daha kurmuş,
Al sana bir süpürge daha...
Zavallı hayvan her gün ordan oraya
Göç eder dururmuş.
Son bir denemesi daha süpürülünce
Gitmiş, damla kardeşini bulmuş.
Meğer o da sefer halindeymiş her zaman
Ve bin kez daha mutsuzmuş
Örümceklerin en mutsuzundan.
İçine yerleştiği parmağın sahibi
Bir odun yarmaya götürüyormuş biçareyi,
Bir kazma kürek sallamaya:
— Ağrı bunaltılmalı ki dinsin, diyormuş.
— Of! Dayanamıyorum artık, demiş damla;
Ne olur, biraz yer değiştirelim seninle.
Örümcek kardeşi buna dünden razı;
— Tamam, deyip dalıvermiş kulübeye.
Kurtulmuş süpürgeden, her gün göç etmekten.
Damlaysa bir koşu gidip yerleşmiş
Bir başpapazın bedenine;
Yatalak etmiş adamı ömrü boyunca.
Lapa üstüne lapalar sunulmuş damlaya.
Ne adamlar varmış orda, hiç utanmadan
Damlayı her gün azdırdıkça azdıran!
Akıllılık edip yer değiştirince
İkisi de muradına ermiş böylece.

 


Kurtla Leylek
Kurtlar nasıl yer bilirsiniz:
Kaptı mı koparır, kopardı mı yutarlar.
Kurdun biri bir ziyafete konmuş
Ve öylesine tıkınmış ki
Ölüyormuş az kalsın;
Bir kemik saplanmış boğazına,
Kimseler yok, çağıramaz,
Bağıracak bağıramaz...
Bir leylek geçiyormuş bereket versin,
Allem kallem anlatmış derdini;
Koşmuş imdadına leylek.
Kuş değil cerrah mübarek;
Gaga dersen makastan iyi,
Soktuğu gibi gırtlağına
Çıkarıvermiş kemiği.
— Tamam, deyip ücretini istemiş.
— Ne ücreti? demiş kurt,
Alay mı ediyorsun babalık?
Canını kurtardığım yetmiyor da
Bir de ücret ha?
Ağzıma girmişken kafan
Bir kapsam ne olurdun?
Bu ne nankörlük be!
Çekil git, bir daha da elime düşme.
İnsanın Yere Serdiği Aslan
Sergide bir av resmi varmış;
Ressam bir aslan yapmış kocaman;
Serilip yatmış ortaya.
Yanında ufacık bir insan:
Tek başına aslanı haklamış güya!
Göğsü kabarıyormuş seyircilerin;
İnsan başka şey, diyorlarmış.
Sahici bir aslan çıkagelmiş bir yerden;
Kesmiş soluğunu hepsinin:
— Evet, demiş; bu resme göre
Siz ayakta, biz yerde.
Ama yapan sizi aldatmış;
Görmemiş, kafadan atmış.
Tam tersini görürdünüz bu resmin,
Bizden de ressam çıkaydı,
Üstelik yalan da olmazdı!

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Islak Çeltiklere

probiyotik

Hiçsizliğe

probiyotik

Acıyor

probiyotik

Yıkık

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Deprem Korkusu Arttı

probiyotik

Islak Çeltiklere

bubble30
Nielawore

"KINAR HANIMIN DENİZLERİ"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun