— Çekil git, miskin yaratık, pis ufaklık!
Bir gün böyle demiş sineğe aslan,
Sinek de meydan okumuş hemen:
— Ne sandın? demiş;
Kral dediler sana diye
Korkacak mıyım senden?
Vızgelirsin bana.
Öküzden güçlü olmayasın;
Öküzü yıldırmışım ben!
Sinek der demez bunu,
Çalmış hücum borusunu,
İlkin açılmış şöyle bir, hız almış,
Sonra vızzz aslanın ense köküne.
Aslan öfkeden delirecek;
Ağzı köpük saçarmış, gözleri şimşek.
Derken bir kükreyiş kükremiş ki
Allak bullak olmuş dünya,
Korkudan kaçan kaçana.
Bütün bunlara sebep kim?
Ufacık bir sinek!
Bu minnacık piçkurusu
Isırmadık yer komamış koca aslanda,
Kıçından tut burnuna,
Burnunun da deliğine dek.
Haşmetli ha kudurdu, ha kuduracak...
Görülmez düşmanıysa memnun,
Hora tepiyor sevinçten;
Gülüyor aslanın diş diş, pençe pençe
Kendi kendini didiklemesine.
Kan revan içinde zavallı,
Kendi öfkesi tüketmiş aslanı,
Soluk soluğa yıkılmış yere.
O zaman artık sinek
Çekilmiş kavgadan göğsünü gererek
Zafer boruları çalmış bu sefer.
Ve gidip dört bir yana haber
Vereyim derken,
Düşmüş örümceğin ağına,
Örümcek de bakmış icabına.
Bu masal bize ne öğretir?
İki şey bence; biri şu:
Küçük düşman çokluk büyüğünden beterdir.
Öteki de şu:
Büyük belalardan kurtulur da insan
Pisipisine gidebilir.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız