Bin üç yüz ondu... Henüz dün bu köhne izbeye sen
Misafir olmuştun,
Ki hep sinirli ve hummalı hastalar gibi yer
Birden
İçin için ve uzun
Bir ihtilâc ile çırpındı, kırdı, yıktı... Keder
Ve korku yüzleri soldurdu; evler, aileler
Birer döküntü; kalanlar bütün ezik, kurada;
Bir inkisâr-ı huşu' en şerefli başlarda,
Minareler bile ser-be-zemin.
Beşer bir sadme-i mes'ûma böyle uğrar da
Biraz tenebbüh eder.
Biraz tenebbüh için bin belâ... Ne ders-i haşin!
Sen işte böyle siyah günlerin misafirisin,
Hayâtın elbette
Kolay ve neş'e-fezâ bir seyahat olamayacak;
Lâkin
Bu tîh-i mihnette
Kolay ve neş'e-fezâ bir seyahatin ancak
Hayâli vardır; uzak bir serâb için kosmak
Nihâyetinde yorulmak ve boş yorulmaktır;
Hayâtı dev-i hakikatle çarpışan kazanır;
Zafer biraz da hasar
İster;
Koşan cihâd-ı maâlîye şanlı, lâkin ağır,
Mahûf adımlar atar,
Önünde zelzeleler, arkasında zelzeleler!
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız