Planı haber alan Rahmi Bey, çiftliğe jandarma gönderip baskına engel oldu ve Edhem Bey için çalıştığı bilinen birkaç kişiye de güzel bir dayak attırdı. Edhem Bey ise, onurunun zedelendiğini ve Rahmi Bey'den intikam almak zorunda olduğunu hissetti ve intikamın yolunu hadiseden birkaç sene sonra buldu: 1919'un 12 Şubat'ında, Rahmi Bey'in Bornova'daki bir İngiliz okuluna giden sekiz yaşındaki oğlu Alparslan'ı kaçırtıp dağa kaldırttı ve Rahmi Bey'den fidye istedi.
Rahmi Bey, o tarihte artık İzmir'de vali değil, İstanbul'daki Bekirağa Bölüğü'nde siyasi tutuklu idi. İttihad ve Terakki'nin iktidardan düşmesinden sonra İngilizler'in tutukladığı İttihadçı liderler arasında o da vardı ve Malta Adası'na gönderilmek üzere Bekirağa'ya kapatılmıştı. Nesi var nesi yoksa satışa çıkartırken akrabalarıyla arkadaşlarını İzmir'e gönderdi ve fidyeyi bulmaya çalıştı.
Sabık vali, İzmir'de kendisini halka sevdirmişti. Fidyenin ödenebilmesi için yardım kampanyası başlatan İzmirliler, Ege'nin önde gelen zenginlerinden de borç istediler. Caddelere yardım sandıkları kondu ve paranın üçte biri halktan sağlandı. Geri kalan meblâğı ise Rahmi Bey'in Mahmut ve Nazmi adında iki arkadaşıyla Bornova'da fabrikatörlük eden Henri Giraud adında bir Fransız temin etti. Çerkes Edhem'e o zamanın parasıyla çok büyük bir servet olan tam 53 bin lira ödendi ve küçük Alparslan 6 Mart günü, bugünkü MİT'in atası olan Teşkilât-ı Mahsusa'nın kurucularından Kuşçubaşı Eşref Bey'in Salihli'deki çiftliğine bırakıldı. İşin asıl ilginç olan tarafı, bu kaçırılma hadisesinde ismi geçen ailelerin sonraki senelerde ne oldukları, nerelerde neler yaptıklarıydı...
Yorumlar
O dönem için büyük para
nerden nereye gitti mevzu
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız