Lületaşı işleyenler için bu efsanenin anlamı büyük. Lületaşını yedi kat yerin dibinden çıkaran köstebeği sanatlarının öncüsü ve pirleri olarak kabul ediyorlar. Sarıya çalan beyaz renkteki lületaşı suyla temas ettiğinde sabun gibi yumuşuyor.
Nikotini emme özelliğinden ötürü pipo ve sigara ağızlığı yapımında, yumuşak ve kolay işlenebilir oluşu yüzünden de kemer, tespih, kolye, küpe vb. süs eşyalarının yapımında kullanılıyor. Eskişehirli lületaşı ustalarının vazgeçemedikleri figürlerden biri de heybetli sarıkları ve kıvırcık sakallarıyla padişah başları.
Lületaşı, Cumhuriyet'in ilk yıllarından 1970'lere değin hammadde halinde ihraç ediliyordu. Özellikle Avusturya'ya gönderilen ham lületaşı, Viyana'da işlendikten sonra Avrupa'ya dağılıyordu. 1978 yılında lületaşının ham olarak yurtdışına satılması yasaklanınca lületaşı işçiliğinin Eskişehir'de daha gelişmesi ve canlanması sağlandı. Burada Eskişehir valilerinden Bahaeddin Güney'in 1989-1993 yılları arasında bu konuda yaptığı güzel çalışmaları da hatırlatmak yerinde olur. Vali, lületaşı kongrelerinin yapıldığı, bilimsel bildirilerin sunulduğu Uluslararası Lületaşı Beyaz Altın Festivali'nin de öncüsü.
İşlendikten sonra nemini kaybettikçe sertleşen lületaşının bir adı da beyaz altın. Ustalar, lületaşını işledikleri araçları da kendileri yapıyorlar. Beyaz, taş sertliğinde yumuşak figürler avuçlarında şekillendikçe, belki de efsanedeki çobanın aradığı o güzelliğe biraz daha yaklaşıyorlar. Bizeyse o beyazlığın yumuşak gölgelerine dalmak düşüyor.
Yorumlar
İlginç
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız