Yürüme sırasında sadece beden ağırlığını taşırken, koşma sırasında yaylanarak beden ağırlığının iki ya da üç katına fırlatması gerekiyor. Bu hareketi, maraton koşusunda ayak başına 12.000 defa yapabiliyor. Meksika'da yaşayan Tarahumara Kızılderilileri'nin koştuğu süper maratonda, ayaklar 36 saat boyunca hiç durmuyor. Ve onlar daha birçok şeye dayanıyorlar. Kaleciler, kale önünde topa vurup, hızım saniyeden bile daha kısa bir sürede 120 km/s'ye çıkararak 90 metre uzaklığa fırlattıklarında acı bile hissetmiyor. Paten kayan bir kişi 60 km/s hızla virajı dönerken, ayağa, daha doğrusu 1,3 santimetre enindeki kızakların üstüne 650 kilogram basınç uyguluyor.
Ayak, yüksek atlama yapan atlete, çıtanın üstünden heyecan verici atlayışlar, balerine de parmaklarının üstünde nefes kesen dönüşler yaptırtıyor. Tenis oyuncusunun zıplama hareketi, kikbokser'ın hızlı tekmeleri, jimnastikçinin artistik denge hareketleri onlar olmadan gerçekleşemezdi. Canlıya destek veren bu organlar sadece yürürken, hoplarken, dans ederken ya da koşarken de ağır çalışmak zorunda. Normal ayakta dururken bile sürekli hareket ediyor, öne, arkaya yana eğiliyor ve bu sırada bedenimizin ağırlık noktasını sürekli değiştiriyoruz.
Bir de genellikle pürüzlü zeminde hareket ettiğimiz ya da engeller üzerinden geçmek zorunda olduğumuz düşünülürse... O anda burnumuzun üstüne düşmememiz için, ayağımız yıldırım hızıyla tepki vermeli ve yeri güvenli kavramalı. Ayak tabanında bu işleri yapmakla görevli yüzlerce sinir reseptörü var. Beynimize, ayakların bulunduğu yer ve zeminin nitelikleriyle ilgili sayısız bilgi gönderiyor. Kafatasının içindeki bilgisayar da ayaktaki ve bacaktaki kasları harekete geçirerek, doğru pozisyonu almamızı sağlayan belirsiz sinir sinyalleri gönderiyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız