Orta çağ’da, ayakların duyarlı olmasından yararlanılarak insanlara cezalar veriliyordu. Cezalandırılacak kişinin ayaklarını, ortasında iki tane delik bulunan tahta levhanın arasına kilitliyorlar, sonra da saman çöpleriyle gıdıklıyorlardı. Çok kötü bir işkence olmalıydı.
Ateş üstünde yürüyebilir miyiz?
Son birkaç yıldır, çeşitli korkulardan kurtulmak, motivasyonu artırmak ve "içerdeki ben"i bulabilmek için özel seminerler ve yöneticilik kurslarında, yanan kömürlerin üstünde yürüyebilme hünerini geliştirmek çok moda. Bu, ruhun maddeye karşı bir zaferi mi yoksa bir mucize mi? Max-Planck Enstitüsü'nden bilim adamları bu ilginç olayın sırrını uzun süre önce çözmüşler. 900 santigrat derece yerine 440 santigrat dereceye getirilen kor sıcaklığı, ayakların altında 100 santigrat derece olarak hissediliyor. Bu sıcaklık da, önceden antrenman yapmasa da herkesin kısa bir süre için dayanabileceği bir sıcaklık.
Aşırı yük
Aydınlanmanın dinlenmek bilmeyen filozofu Jean-Jacques Rousseau "Ruhumun hareket etmesi gerektiğinde, bedenim de hareket halinde olmalı" demişti. Peki biz durmak bilmeyen ayaklarımıza nasıl teşekkür ediyoruz? Günün üçte ikisinde sağlıklı olmayan, koyu renkli, iyi havalandırılmamış deri, kumaş ya da sentetik malzemelerden yapılan ayakkabılar giyerek... Ya da onları spor yaparken bileğimizi incitip, kas liflerini yırtıncaya, sinir uçları iltihaplanıp kemiklerin ağrısından ağlayıncaya kadar yorarak. Aslında çok dayanıklı olan yürüme aracımızın gücü bir gün, bir yerde tükenebiliyor. Doktorlar, "Halux valgus"tan şikâyetçi olan insan sayısının hızla yükseldiğine işaret ediyorlar.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız