Gözyaşı denilince akla hemen ağlamak gelir ama bu biyolojik olay göründüğü kadar basit değildir. Sadece üzüntüden değil, sevinçten de gözyaşı dökeriz. Soğuk havada da gözümüze bir şey kaçtığında da gözyaşımızı tutamayız. Soğan doğrarken, acı biber yediğimizde hatta esnerken bile gözümüzden yaş gelir.
Ruhsal nedenlerle gözyaşı dökmenin dışında fizyolojik nedenlerle oluşan gözyaşlarında muhakkak gözü rahatsız eden bir sebep vardır ve göz kendini yıkayarak ondan kurtulmak ister. Gözyaşı gözün saydam tabakası önünden akarken temizler, yağlar ve antiseptik görevi yapar. Göze girip rahatsız eden şeyler her zaman dışarıdan görülemeyebilir. Örneğin, sigara dumanlı bir yere girildiğinde dumanı oluşturan çok küçük mikroskobik parçacıklar ve kimyasallar gözü rahatsız edip sulanmasına sebep olur.
Aslında gözlerimiz sürekli gözyaşı salgılar. Bunlar göz kırpmamız sayesinde gözün devamlı nemli kalmasını sağlar. Gözyaşları göze iki kaynaktan iner: (1) Her bir göz kapağının dış üst köşesindeki gözyaşı bezlerinden, (2) göz kapaklarının altında göz küresi ile göz çukurunun birleştiği yerdeki hücrelerden. Bu İkincilerden gelenler gözü otomatik olarak yıkayan ve nemli tutan esas gözyaşlarıdır. Birincilerden gelen gözyaşları ise daha çok ağlandığında ve göz bir şeyden rahatsız olduğunda akanlardır.
Gözde hücrelerde ve bezlerde üretilen ve depolanan gözyaşı sıvısı gözyaşı kanalları denilen incecik borularla gözün içine aktıktan sonra her iki gözün köşesindeki ikişer kanal vasıtasıyla burna boşaltılır. Alt göz kapağı aşağı çekildiğinde gözün iç köşelerinde görülebilen iğne ucu deliği gibi iki siyah nokta, küvetteki boşaltma deliklerine benzer şekilde gözde biriken suyu burna boşaltan dreyn kanallarının başlangıç noktalarıdır. Eğer çok fazla ağlanırsa ve bu kanallar suyu taşıyamazsa, taşan gözyaşları yüzden, yanaktan aşağı süzülürler. Ağlandığı zaman burnun akmasının sebebi de kanallar yolu ile burna taşınan gözyaşı sıvısının buradan gelmesidir.
Gözyaşı sisteminde her şey gözyaşı bezlerinde başlar. Örneğin, üzüntülüyseniz bu bezlerin etrafındaki kaslar sıkışarak bez üzerinde basınç yaratır ve gözyaşı sıvısının dışarı çıkmasını sağlarlar. Tıp toriteleri, esneme anında da ağız genişçe açılıp, derin nefes alınırken (zaten kapalı ağızla esnemek mümkün değildir), yüz kaslarında oluşan burulma ve bükülmelerin gözyaşı bezlerine yaptıkları baskı sonucu gözyaşının aktığını, bu sıvının gözün kısılması dolayısıyla girişi kapanan dreyn kanallarından buruna akamayıp, gözün dışına taştığım ve sanki ağlıyormuş gibi bir görüntü yarattığını söylüyorlar.
Yorumlar
teşekkürler
Esnemek neden bulaşıcıdır, bu konuda da bilgi verir misiniz ? Güzel yazınızı okurken her fotoğrafta esnedim :)
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız