Ocak 11, 2025

Galata Köprüsü’nün Hikayesi

Nedendir, bil­mem; 'köprü' denince gözle­rimin önüne ilk gelen, Ga­lata Köprüsü olur. Herhalde, çocukluğumda tramvaya bi­nip Fatih'teki teyzemlere her gidişimizde, hep bu köprüden geçtiğimiz için olsa gerek. 1992 yılının 16 Mayıs gü­nü geçirdiği yangında çökmesi üzerine, yerinden alınıp Ha­liç'in içerlerine çekildiğinden beri, onu daha seyrek görür oldum. Ama dedim ya, köprü kav­ramı bende yıllardan beri hep Galata Köprüsü ile özdeşleş­miştir. Hani, şimdikinden bir önceki, 1912 yapımı, petek parmaklıklı Galata Köprüsü var ya, işte o köprü ile.

Galata Köprüsü’nün Hikayesi

İstanbul'un iki yakasını bir araya getiren bu köprü­nün günlük hayatımızda vazgeçilmez bir yeri vardı. Nasıl olmasın ki, Beyoğlu'ndan, 'İs­tanbul tarafı' dediğimiz sur içi İstanbul'una gitmek için ya bu köprüden, ya da karde­şi Unkapanı Köprüsü'nden geçmek zorundaydınız. Kadı­köy'e, Üsküdar'a, Boğaz'a ya da Adalar'a gitmek için de yi­ne Galata Köprüsü'nden kal­kan vapurlara binmeye mec­burdunuz. Uzun lafın kısası, Galata Köprü'süz bir İstanbul düşünemezdiniz bile! Yalnız dün değil, bugün de düşüne­mezsiniz.

Galata Köprüsü’nün Hikayesi

Köprü'den parayla geçildi­ği günlere yetişmedim. Sonra­dan öğrendim: 1930 yılının Haziran günü Köprü parası kaldırılmış. O günlerde çıkan gazetelerde yazdığına göre, o gece Galata Köprüsü'nden pa­ra vererek geçen son kişi, Çarşıkapı'daki bir ayakkabı ima­lathanesinin sahibi Nuri Bey adlı biri olmuş.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun