Aynı şekilde, saçlarından yakalanmış insan, aşağılık ve yenilmiş bir mahluk olarak görülüyordu. Örneğin, bir Mısır kralının düşman karşısındaki zaferi, galibin mağlup edilenin saçından tutmasıyla tasvir edilmişti. Resimde anlatılan bir başka olay da şuydu: Mısırlı rahipler kendi istekleriyle saçlarını kestiriyor ve "Yüce Güç"e tabi olduklarını kabul ediyorlardı.
Saç, inanışların, hurafelerin ve büyünün başlıca konusu haline gelmişti. Öyle ki, çok sık saç yıkamak, uzun bir süre tehlikeli sayıldı. İranlı bir kralın saçları yılda yalnız bir kez, doğum gününde yıkanıyordu. Aynı şekilde İnkalar'da da çocuk prenslerin saçları ancak iki yaşına bastığında kesilmeye başlanıyordu. Bir zamanlar Arizona topraklarında yaşayan Hopi kızılderilileri ise saç kesme olayını toplu bir merasime dönüştürmüşlerdi. O yıl doğan tüm bebelerin saçları bir yıl sonraki kış ayının ortasında toplu bir biçimde kesilirdi.
Hem erkekler hem de kadınlar için saç, 'ihtiras nesnesi"ydi...
Aşk ilişkilerinde saçın ne kadar önemli bir rol oynadığını, sevilen erkeğin bir tutam saçının boyna asılan bir zincir ucundaki kutuda saklanması geleneğinden anlamak mümkün... Bu "aşk yemini", özellikle 19. yüzyılda çok yaygındı. Aynı şekilde, dileğin gerçekleşmesi halinde saçın kesileceğine söz vererek bir "aşk adağı"nda bulunmak da sık rastlanılan bir durumdu. Öte yandan saç, büyü dünyasının da merkezini oluşturuyordu. Eski çağlarda, "Sakalım üstüne!" diyerek haykırmak, "Hayatım üstüne!" diye yemin etmekle aynı anlamdaydı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız