Yüzyıllar boyunca kadınlar çamaşırlarını akarsu kenarlarında elleriyle ovarak ve tokaçlayarak yıkadılar. Akarsuların olmadığı yerlerde, çamaşırlar, tahta, bakır ya da demir leğenler içinde yıkandı. 20. yüzyılın başına gelinceye değin, dünyanın her yerinde başka bir çamaşır yıkama yöntemi yoktu.
1782'de Henry Sidgier adlı bir Londralı, altıgen biçiminde kapalı bir çamaşır teknesi gerçekleştirdi. Bu teknenin içine yerleştirilen tahta çubuklar arasına çamaşırlar sıkıştırılıyordu. Teknenin iki ucu, iki askıya asılıyor, sonra da kol gücüyle döndürülüyordu.
Tamamen insan emeğine dayanan bu sistem hem çok yorucuydu hem de alışılagelmiş yöntemlere oranla daha uzun zaman alıyordu. Makineden çıkarılan ıslak çamaşırlar, iki tahta merdanenin arasından geçirilerek sıkıştırılıyor böylece bir yandan sulan süzülürken, bir yandan da bir anlamda ütülenmiş oluyordu. 1791'de Ferguson Hardie adında bir İngiliz, merdane kolunun tek yönlü hareketiyle, merdanelerin hem ileri hem de geri gelmesini sağlayan bir sistem geliştirdi. Bu sistem sayesinde, hiç değilse sıkma mekanizmasında bir ölçüde kolaylık sağlanmıştı. Ama yine de bütün işlemler insan emeğine dayanıyordu ve çok yorucuydu.
1906'da Chicago kentinden Alva Fisher, elektrik enerjisiyle çalışan ilk çamaşır makinesini gerçekleştirdi. 1924 yılında ilk kurutmalı makineler piyasaya çıktı. 1940'lı yıllardan itibaren tam otomatik makineler ev hanımlarının hizmetine girmeye başladı.
Yorumlar
Çamaşır makinesi tek kelimeyle insanlığı büyük bir zahmetten kurtardı
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız