Küreklerin kırılmasından korkulduğu için, kadırgalar bütün kış mevsimi boyunca limanda demirli kalıyorlar, denize açılmıyorlardı. Üstleri, pamuklu kumaştan yapılmış mavi ve beyaz renklerde bir örtüyle örtülüyordu. Forsalar ise aynı aylarda, kaba yün kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyorlar ve günlerini bone ve yün çorap örerek geçiliyorlardı. Bazıları da kente çalışmaya gidiyordu.
Fransa'da bu forsalar, liman kenti Marsilya'nın nüfusunu birdenbire arttırmışlardı. Kent nüfusunun altıda birini kürek mahkumları oluşturuyordu. Hatta, bazı kürek mahkumları dükkân açıp, ayakkabı tamirciliğine, berberliğe ve marangozluğa başlamıştı. Ne var ki, Marsilya esnafı bu yeni gelenlerin rekabetinden rahatsız olmuştu.
Bu nedenle, iki taraf arasında sık sık sopalı bıçaklı kavgalar patlak veriyordu. Liman çevresinde ise fahişelik ve kadın satıcılığı hızla gelişmişti, sonunda, askerî açıdan zaten artık hiçbir önemi kalmayan kadırgaların kullanımına, kürek mahkûmlarıyla birlikte gelen ahlaksızlık ve üçkâğıtçılık nedeniyle 1748 tarihinde resmen son verildi.
Bu deniz araçları son olarak 19. yüzyılda gerçekleşen Rus-İsveç Savaşı'nda yer aldılar. İki devletin Finlandiya topraklarına sahip olmak için giriştikleri bu savaşta, İsveç kadırgaları Baltık Denizi'nin dar koylarında gözcülük yapmaktan başka bir işe yaramadı…
Yorumlar
İş kavgaları
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız