Bütün saraylar mutlaka bir soytarıya sahipti; soylular, yüksek rütbeli din adamları ve şehirler, şaklabanları mutlaka güvence altına alıyorlardı; Papanın bile birkaç soytarısı vardı. Aynı dönemde, soytarılığın yapısı da tamamen değişti. Gelişim ve davranış bozukluğu olanlar, yani başka bir deyişle doğal soytarılar, sokak tiyatrolarının kadrolarına katıldılar. Fransa kraliçesi Isabclla von Bayern (Bayernli Isabella) egzotik hayvan çiftlerinin yanında, çeşit olarak sarayda bir de kadın ve erkek soytarı bulunduruyordu. Onların saraydaki eski yerlerini ise, şakacı soytarılar almaya başladı. Bunlar, espri yeteneği olan soytarı kılığındaki insanlardı. Özürlü bir yüz ya da küçük bir tik her ne kadar kariyer sağlayıcı bir etken olsa da; ana kriterleri espri yeteneği, yaratıcılık, hazır cevaplık ve zekâ oluşturuyordu.
Bu değişimin yaygınlaşmasına, insanların gösteriş merakını eleştirmek isteyen vaizler de yardımcı oldular. Onlara göre dünya, artık deliler tarafından yönetiliyordu. Kişi ne kadar akıllıca düşünürse, o kadar da deli sayılıyordu. Böyle sapkınlıklarla dolu bir dünyada, deli gerçekte bir bilgeydi; çünkü hiç değilse deliliğinin farkındaydı. Böyle bir ortamda, artık bilge soytarılar aranır hale gelmişti.
Till Eulenspiegel'in, 14.yüzyılda Almanya'nın Braunschvveig kentinde yaşadığı tahmin ediliyor. Halk kahramanı bir soytarı olan Eulenspiegel, köylü zekâsıyla ürettiği güçlü esprileriyle, kendini beğenmiş şehirlileri taşlıyordu. Yeni tip soytarılar, yeni kurulan üniversitelerden mezun olup da iş bulamayan akademisyenlerden oluşuyordu. Rahiplik ve avukatlık mesleklerinin alanları çok dardı. Bu bölümlerden mezun olan kişi fakir bir aileden geliyorsa ve güçlü dostluklardan da yoksun ise, soytarılıkta iyi bir kariyer yapabilirdi. Sokaklarda başlayan meslek yaşamı, zengin bir efendinin keşfi ile çok sayıda soytarının görev yaptığı kral sarayına kadar uzanabiliyordu.
Aslında bu meslek, çok güçlü bir sinir yapısı gerektiriyordu. Çünkü Rönesans'ın zarif gelenekleri, genellikle ince bir sadizmle kendini açığa vuruyordu: Ferrera'nın sarayındaki ünlü soytarı Gonella'nın (1500 dolaylarında) yaşadığı trajik sonda olduğu gibi... Hükümdarı, Gonella'yı yalancıktan ölüme mahkûm etmişti. Saray halkı da bu komediye eşlik etmişti. Soytarı, idamının sadece bir "eğlence" olduğunu anlayamadı. Gonella cellâdın eline teslim edildi. Cellât, Gonchynın başına bir kova suyu boşaltarak bu kötü oyuna son verecekti. Ancak, saray soytarısı kurtuluşunu görecek kadar yaşayamamıştı, korku nedeniyle ağır bir kalp krizi geçirdi. Bu olay, saray soytarısının, başka insanlara yaşattığı şeyleri kendisinin de hazmetmek zorunda olduğunun önemli bir göstergesiydi.
Yorumlar
Kendi altın çağları da varmış
aa hiç duymamıştım
Gerçekten zirveyi de yaşamışlar
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız