Nasıl ki kör insanların bu özürleri açıkça söz konusu edilmiyorsa, saray soytarısının aptallığı da yüzüne vurulmazdı. Soytarılık, resmi bir iş haline dönüştüğünde, bu tanım, zihinsel özürlü anlamına geliyordu; özellikle de Ortaçağ'daki soytarılar... O zamanlar, özürlü insanlar toplumdan dışlanıyor ve kendilerini bir bakım evine kabul ettiremezlerse dilenmek zorunda kalıyorlardı.
İyi kalpli biri ona küçük bir sanat, biraz hokkabazlık, dans, biraz da şarkı söylemeyi öğretirse ne kadar şanslıydı. Bu hünerlerle biraz olsun soyluların, hatta hükümdarların ilgisini çekiyor ve bu yolla sokaklardan kurtulabiliyorlardı. Nedeni soylulardaki acıma duygusu muydu, yoksa anormalliklere karşı duyulan ilgi mi bilinmez. Ancak, algılama zorluğu yaşayan ve gelişim bozukluğu olanlar özellikle tercih ediliyordu.
Sarhoş askerler onu oradan oraya itip kakalıyor, sinirden kıpkırmızı oluncaya kadar eziyet ediyor, içki içilip düştüğü çaresiz durumla eğleniyorlardı. Soytarılar saray halkının eğlence malzemeleriydi. Ama hiç değilse başlarını sokabilecekleri bir evleri, yiyecekleri ve kişisel güvenceleri vardı; üstelik onlardan kurtulabilmek için özürlülerin şehir dışına kovulduğu bir dönemde...
Hükümdarlara iyi zaman geçirtebilmek için, her dönemde, sarayda hokkabazlar ve şaklabanlar bulunduruluyordu. Mısırlı firavunlar, Orta Afrika'sın getirttikleri esmer tenli cücelerin akrobasilerini izleyerek eğleniyorlardı.
Yorumlar
En tuhaf mesleklerden birisi
Belki de ilk eleştirmenler
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız