Volkanlardan yükselen ve gaz ile kül karışımından oluşan "kızgın bulutlar” saatte 400 km’yi bulan bir hızla akabiliyorlar. 10 metre yükseklikten düşen çağlayanlardan suyun alış hızı ise saatte 36 kilometreyi bulabiliyor. Vadilerin derinliklerine doğru ilerleyen buzul kitlelerinin akış hızı ise yılda sadece birkaç santimetre... Bu da buzulların yapışkanlı yüzdelerinin çok ama çok yükse olduğunun bir göstergesi...
Debisi arttıkça bulanmaya başlıyor
Musluğu ilk açtığımızda akan su önce duru ve parlak... Ne var ki debisi arttıkça bulanmaya başlıyor. Minicik türbülanslar onun akışını altüst etmeye başlıyor. Aslında, bu evrensel bir fizik kuralı... Bir sıvının akma hızı arttıkça, akıntının bulanması bazı düzensizliklerin ortaya çıkması kaçınılmaz...
Bunun temel iki nedeni var:
Birincisi, aktığı yüzeye sürtünmelerin getirdiği düzensizlikler...
İkincisi ise, sıvının kendi içinde ortaya çıkan bazı değişikliklerin giderek hız ile birlikte güçlenmesi...
Her iki durumda da akıntının hızı arttıkça sıvının kendisi kaçınılmaz olarak bulanmaya başlıyor. Aynı fiziki durum, rüzgara karşı giden bir otomobil ya da uçak için de söz konusu...
Daha önce sakin sakin akan hava, aracın ön tarafıyla karşılaşınca yön değiştiriyor ve kaportaya sürtünüyor. Ardından da aracın arka kısmında türbülans yaratıyor. Otomobil ya da uçağın arkasında ve yanlarında oluşan bu türbülansları sınırlamak, bugün otomotiv ve havacılık sanayilerinin en önemli sorunlarından biri durumunda... Çünkü, bu sektörlerde türbülans demek, enerji kaybı ve randımanın düşmesi demek...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız