Henüz petrolün ve doğalgazın tanınmadığı ve boru hatları projelerinin tasarlanmadığı bir dünyada, insanlık tarihinin en büyük teknik ve bilimsel başarısı elde edilmiş, uluslararası ticarette yeni bir dönem başlamıştı. Projenin başından itibaren bunu bir hayalperestlik olarak gören İngiltere'de ise şaşkınlık hâkimdi. Ancak bu pek uzun sürmedi. Selefi Said Paşa'nın bıraktığı borçlar ve kendi yaptığı altyapı harcamaları altında ezilen Hıdiv İsmail Paşa, 1877 yılına gelindiğinde iflas bayrağını çekti.
Tek çaresi kalmıştı, o da elindeki kanal hisselerini satmak. İstenen para 4 milyon İngiliz paunduydu ve en muhtemel alıcı konumundaki Fransızlar, fiyatın düşmesi için bekleme kararı almışlardı. İngiltere'nin kanala karşı tavrını biliyorlardı ve Hıdiv'in senetlerine başka bir müşteri çıkacağını hiç düşünmemişlerdi.
Zamanın en büyük bankeri Baron Lionel de Rotschild ile dost olan İngiliz Başbakanı Disraeli, ondan aldığı borçla hisselere talip oldu. Disraeli bu niyetini hiç kimseye söylememiş, konu ile ilgili Fransız, Türk ve Rus ajanları bu gelişmeyi atlamışlardı. Hıdiv'in hissesini satın alan Disraeli sayesinde, İngiltere bir anda Süveyş Kanalı Şirketi'nin en büyük ortağı haline geldi. Zaten aynı yıl kurulan 'İkili Kontrol' sistemiyle Mısır'ın bütün gelirleri, borçlarına karşılık Fransa ve İngiltere'nin kontrolü altına girmişti.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız