1744-1745 yıllarında Amazon Nehri'ni taramaya başlayan De La Condamine gibi bir dizi araştırmacının hepsi, yerlilerin bilincinde sıkı sıkıya yer etmiş olan "Amazonlar ülkesi" nin zenginliklerinden söz ettiler. 1774'te Amazon'un kuzey kollarını gezen Portekizli astronom Ribeiro ve araştırmacı R. Schomburg'un geçen yüzyılda İngiliz Guyanası kabilelerinden topladıkları bilgiler hep birbirine benziyordu. Hatta, 19. yüzyıla kadar "Amazonlar'ın Ülkesi" ile "El Dorado" kelimesi eş anlamlı hale gelmişti. Avrupalı istilacılar, yerlilerin anlattığı "altın" ile birlikte bu kadar çok altının bulunduğu "Amazonlar ülkesi" ni de aradılar, ama İnka ve Aztekler'den ele geçirdikleri hazinelerin dışında başka bir şey bulamadılar. Kadınların yaşadığı o masalsı ülke ise, sanki yer yarılmış içine girmişti.
Latin Amerika kökenli olan bu söylenceler, Avrupa'da "kuşkucu" olarak bilinen insanların bile hoşuna gidiyordu. Çünkü batı, Amazonlar mitinin varlığıyla çoktan tanışmıştı. 15. yüzyılın ortalarında icat edilen matbaa, birçok antik eserin batı dillerinde basılmasına ve yayılmasına yol açmıştı. Bolognalı Diodoros (1472) ve Floransalı Plutark (1517), antik mitleri en iyi işlemiş olan eski Anadolulu Homeros'u Avrupalılara bu sayede tanıştırmışlardı.
Homeros'un M.Ö. 8. yüzyılda yazdığı "İlyada" ve "Odysseia" destanları, Yunan mitolojisinin en eski kaynaklarıdır. "İlyada", İlion kentinin (Truva), istilacı Akhalara (Yunanlılar) karşı direnişinin ve düşüşünün destanı; "Odysseia" da, Odysseus'un serüvenlerinin masalıydı. İkisi de Anadolu ürünü olan bu destanlar, kimi araştırmacılara göre, M.Ö. 6. yüzyılda Peisistratos tarafından Yunanistan'a getirilmiş; Onomokritos başkanlığındaki bir kurul tarafından, destanlardaki Yunan karşıtı pasajlar ayıklanmış ve Panatenaik festivallerde halka okunmuştu. Zaman içerisinde Helenleşmiş olan bu destanlar, klasik Yunan kültürü üzerinde çok etkileyici olmuş ve batı düşünce sistemi tarafından da öyle kabul edilmişlerdi. Yunanlılar, gittikleri her yere taşıdılar bu söylenceleri. Onların yayılmasıyla birlikte söylence de büyüdü, ama Amazonların kökeni de unutulup gitti.
İlyada da artık yaşlanmış olan Truva kralı Priamos, Yunanlılar'ın kuşatmış olduğu kenti çevreleyen surların üzerinde geçmişi düşünmekteydi. Bir zamanlar, Frigyalıların ülkesinde, saldırgan Amazonlara karşı nasıl savaştığını hatırlıyordu. M.Ö. 5. yüzyıldan kalan bir posta da, Amazonların kraliçesi Penthesilea'nın savaşçılarıyla birlikte, Truva savaşında zor durumda olan Truvalılara destek verdiği anlatılıyordu. Amazonlar, Truvalıları destekledikleri için, Penthesilea, Yunanlıların kahramanı Akhilleus (Aşil) tarafından öldürülüyordu.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız