Osmanlı İmparatorluğu’nda Cellatlar (II)

Cellât, bazen de mahkûma gizli malını söyletmek için, infazdan önce işkence uygulardı. İşkence ile idamın üç şekli vardı: Çengel, çarmık ve kazık... Çengel, İstanbul'da Eminönü'nde idi. Kalın kalaslardan yapılmış kale burcu gibi bir şeydi. Bir adam boyundan yüksek yerine, çeşitli büyüklükte ve uzunlukta, başları yukarıya doğru kıvrık ve sivri, keskin bir tarak şeklinde bir sıra, kasap dükkânlarında olduğu gibi, çengeller konmuştu.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Cellatlar (II)

Kaptan paşalar, donanma ile Akdeniz'den dönerken esir ettikleri korsanları getirmeyi asla ihmal etmezlerdi. Bunlardan bir kısmını kadırgaların direklerine astırıp limana dehşetle girer; bir kısmını da çengele saklarlardı. Tutuklunun canı kuvvetli olup ölmezse, akşamüstüne doğru asılırdı. On yedinci asır ortasında asi Abaza Mehmet Paşa'nın İstanbul’da tutulan ajanları böyle idam edilmişlerdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Cellatlar (II)
  1. yüzyıl sonlarında, bostancıbaşılardan Ferhat Ağa, bir defaya mahsus olarak yeni bir ölüm cezası icat etti. Suçlu genç yeniçeriydi. Bir imamın nikâhlı genç karısını kandırıp kaçırmış, kadının saçlarını keserek oğlan kıyafetine sokmuş, bir zaman hiç kimseye aldırmadan yanında gezdirmişti. Üsküdar'da yakalandı, Tophane'ye götürüldü. Ferhat Ağa; çengeli, çarmıhı, kazığı az görmüştü. Delikanlıyı; çırılçıplak soydurtmuş, bilek, dirsek, diz ve ayak mafsallarını da çekiçlerle kırdırıp zavallıyı yağlı paçavralara sararak havan topunun namlusuna gülle gibi tıktırtmıştı. Sonra; topu ateşleterek suçluyu havada paramparça ettirtmişti.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Cellatlar (II)

Bir devlet adamı idama mahkûm olunca, ferman kendisine bostancıbaşı tarafından bildirilirdi. Eli, eteği öpülerek saygıda kusur edilmez, teselli yollu sözler söylenir, aptes alıp iki rekât namaz kılmasına izin verilirdi. Viyana bozgunundan sonra, Belgrat da idam edilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, namazından sonra, "Vücudum toprağa düşsün..." diyerek kilimleri toplatmış, uzun sakalını kendi elleriyle kaldırarak cellâdın kemendini geçirmesine yardım etmiş ve ona "Sanatını incelikle yap!" demişti.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Cellatlar (II)

Yine 17. yüzyıl vezirlerinden Hezarpare Ahmet Paşa ise; cellâdı karşısında görünce "Vay kâfir, kahpe oğlu!" diye bağırmış, direnmiş, bir ahıra sürüklenerek götürülmüştü. Cellât, paşanın başındaki kavuğu alıp kendi başına, kendi başındaki kirli külahı da paşanın başına koyduktan sonra onu bir yumrukta çökertip boynuna yağlı kemendi geçirmişti. Ülkenin doğusuna cellât gönderilip idam edilen siyasi tutukluların başları, infazın sonrasında, yolda bozulmaması için bal doldurulmuş bir kıl torba içinde cellât tarafından İstanbul'a getirilir ve başkentte yıkandıktan sonra halka ibretle izlettirilerek gömülürdü. 

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

İdam Cezasının Tarihsel Uygulanışı

İdam Cezasının Tarihsel Uygulanışı

Avrupa’da Vikingler

Avrupa’da Vikingler

Şanslı Leif ve Amerika

Şanslı Leif ve Amerika

Greenland ve Vikingler

Greenland ve Vikingler

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

Uzun Çocukluk

probiyotik

İdam Cezasının Tarihsel Uygulanışı

bubble30
Nielawore

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun