Bayram yeri kuruldu. Bu şenlikli yeri şimdi düşünüyorum da o araçların pek fukara olduğunu anımsıyorum. Canı çıkmış zavallı yük arabası atları bayramlarda eyerlenir, biz onlara binince kendimizi kahraman süvari sanırdık. Çamaşır ipinden yapılma salıncakta sallanmak, ipe asılmış bir makaraya tutunarak beş on metre kaymak bile keyif kaynağımız olurdu.
Bayram yeri keyifleri arasında, ufak tefek kumar da bulunurdu. Macuncu fırıldağında oynamak, uzaktan tabağa metal para atmak, bul karayı al parayı gibi oyunlar, cepteki paranın miktarına bağlı olarak oynanırdı. Bunlar ufak oyunlardı ama, biz de ufaktık. Oynadığımız da düpedüz kumardı.
Bayramlarda ip cambazı Abdullah, ip üstünde semaverle çay pişirir içer ya da ip üstünde kurban keserdi. (...) Tepeden tırnağa yepyeni, gıcır gıcır giysiler içinde girerdik bayramın ilk günü sabahına. Peder merhum yeni ayakkabıların altını, ahşap merdivenlerde kaymasın diye, çakı ucuyla çizerdi. Böyle giyinmek keyifli falandı ama, haşarılığın pervasızlığı içinde olan biz, bu yeni giysiler içinde kalıplanmış gibi tedirgin olurduk. Bayram ziyaretlerinde çocuklara verilmesi adet olan mendilleri ceplerimize tıka tıka, yine de fiyakamız bozulurdu."
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız