Dünya genelinde de ilk iki sırayı paylaşarak, büyük bir rekabeti beraberinde getiren futbol ile basketbolün bizdeki olumlu çekişmesi, ilk olarak milli takımlar düzeyinde ve 1980'li yıllarda başladı. Bu dönem içinde Avrupa'da ilk 8'e girmeyi başaran Basketbol Milli Takımı'mız, futbolda ay-yıldızlı on bir, iki defa Avrupa Futbol Şampiyonası'nın finallerine katılma hakkım elde edince atağa kalktı ve 'Avrupa Basketbol ikincisi' olma başarısını gösterdi.
Olumlu, verimli rekabet kulüp takımları düzeyinde de yaşanmaya başlanmıştı. Efes Pilsen Basketbol Takımı'nın 1996 Koraç Kupası Şampiyonluğu'nun hemen arkasından Galatasaray Futbol Takımı, ilk önce UEFA Kupası'nı, hemen arkasından da Süper Kupa'yı kazanarak basketbole nazire yapmayı ihmal etmedi...
Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda tüm Türkiye, Avrupa Basketbol Şampiyonası'na ev sahipliği yaptı ve dünyanın sayılı dev takımlarını alt ederek 'finalist' olma başarısını gösterdi, İspanyol hakemin taraflı tutumu olmasaydı, şampiyonluk kupasını müzesine taşıması işten bile değildi. Buna rağmen Türkiye halkı, '12 Dev Adam' şarkısıyla sokaklara döküldü ve Avrupa İkincisi olan Basketbol Milli Takımı'nı bağrına bastı. Tıpkı bir ay süreyle, Milli Futbol Takımı'mızın başarılarıyla evlerde, işyerlerinde ve sokaklarda göğsünü gere gere aynı zamanda zafer sloganları atarak yürüdükleri gibi...
'Rekabetten güzel şeyler doğar' sözü, boşuna söylenmemiştir şüphesiz. Efes Pilsen ile Galatasaray'ın Avrupa Şampiyonlukları, ay-yıldızlı takımlarımızın 'Avrupa İkinciliği' ve 'Dünya Üçüncülüğü' de göstermektedir ki, bu iki 'lokomotif branş arasındaki olumlu rekabet, ülke sporunun diğer branşlarını da reform yapmaya zorlayacak, yakın gelecekte uluslararası platformdaki hedeflerimizi üst düzeye çıkaracaktır.
Yorumlar
Liglerimiz daha kaliteli hale gelebilir
hadi inşallah
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız