Israrlı bir çalışma, akıllı seçimler ve bulduğunuz kendinize özgü yol yöntemle ve yenilikçi kararlarınızla da dâhilik düzeyinde işler başarmanız mümkün. Örneğin, New Scientist dergisinden David Dobbs nasıl dâhi olunabileceğinin yanıtını aramış. David'in bu yanıtı ararken çıkış noktası ise kendisi olmuş. Annesi onu, çizgi film karakteri Ayı Yogi'nin diğer ayılardan daha sevimli olduğuna ikna etmiş. David bir gün en sevdiği çizgi film karakteri Ayı Yogi'yi neden bu kadar çok sevdiğini fark etmiş: Yogi, akıllıymış ve aklı sayesinde diğer sıradan ayılardan ayrılmaktaymış. Okul yıllarına geldiğinde ise, iyi notlar alarak üç farklı öğretmenin dikkatini çekmiş ve yazı yazmaya çok özel bir yeteneği olduğu fark edilmiş. Yazı yazmaya olan yeteneği ise onu sıradan öğrencilerden ayırmış. Yazı yazma alanındaki asıl atılımı ise 30'lu yaşların ilk yıllarına rastlamış. Yazdığı yazılar 20'li yaşların sonuna kadar sadece okulla sınırlıymış. 30'lu yaşların başında ise bu konunda, sadece yetenekli olmadığını aynı zamanda önemli derecede bilgi sahibi olduğunu fark etmiş. Zaman ilerledikçe bu alanda bir burs kazanmış ve elde ettiği başarısını korumak için dahi ciddi ve dikkatli bir çalışma temposuna girmiş.
Öyle görünüyor ki başarılarımız aslında bizim yeteneklerimizden meydana gelir ve yeteneklerimiz de bize doğuştan atfedilmiş olan yetilerdir. Biz doğuştan gelen bu yetileri, disiplinli bir şekilde üstünde durarak geliştiririz. Bu yeni anlayış -psikolojinin ve bilişselliğin karışımı- uzmanların görüşlerinden oluşan yeni bir el kitabının basılmasında etkili oldu. "Cambridge Uzmanlık ve Uzman Performansı´'' adındaki bu kitap Cambridge Üniversitesi yayınlarından bu sene çıktı. Kitap bize aslında 'dâhilik', 'yetenek' veya 'yetililik’ gibi dehalık çağrışımı yapabilecek ve insanın doğasıyla ilgili olan terimlerin hemen hepsini unutmamızı öneriyor. Bunun yerine Amerikalı kaşif Thomas Edison 'un görüşüne yer veriyor:
"Dâhiliğin yüzde 99'u çabadır, yüzde biri ise nefes almadır. Çabanın ise yüzde 29'u veriye ulaşmamızı sağlayacak altyapı ve cesarettir ve yüzde yetmişi ise terlemedir. Mozart, Newton, Einstein, Stravinsky örneklerine bakarak dahiliğin doğumla elde edinilen değil de sonradan kazanılan bir yeti olduğunu anlarız.''
Bu kitabın basımında katkısı olan Tallahassee'de bulunan Florida Devlet Üniversitesi profesörlerinden Anders Ericsson , dehalığın ve uzmanlığın nasıl meydana geldiğini ve neden nadir görüldüğünün açıklanmasının zor olduğunu söyledi. Ericsson'a göre, tabii ki bu sihirle olmaz; zeki bir kişi hakim olmak istediği konunun kilit noktalarını bulur, başından sonuna kadar bütün eforunu bu konu üstünde yoğunlaştırırsa olağanüstü bir başarıya erişmesi kaçınılmazdır. Bu durumdaki kişilerin özellikle yüksek bir IQ seviyesine sahip olması şart değildir. Ama hemen hepsinin bir yol göstericisine ve işlerini kolaylıkla gerçekleştirebilecek bir çalışma alanına sahip olmaları ve en önemlisi de başarıya ulaşana kadar inanılmaz bir efor sarf etmeleri şarttır. Ericsson'ı düşündüren diğer bir konu ise insanların var olan ve bulunmuş şeyleri, tekrar tekrar deneyerek kendilerini kanıtlama çabasında olmalarıdır. Yeni bir şeyler üretmeden sadece var olan üzerinde çalışmaları onları başarıya ulaştırmaz; köreltir.
Yorumlar
Aslında ne kadar da büyük farklar varmış
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız