Her yıl dünyanın çeşitli yerleri sel felaketiyle yıkılıyor. Kıyı bölgeleri ya da içinden nehir geçen, gölleri bulunan yerler özellikle sel tehlikesiyle karşı karşıyadır ancak, yağmur yağan her yerde sel tehlikesi olduğu söylenebilir. Kentler büyüdükçe sellerin olma sıklığının arttığı görülüyor ki bu da aslında bu kentlerin altyapılarının, ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilememesi, yeterli drenaj sisteminin kullanılmamasından kaynaklanıyor. Bunların yanında eskiyen barajlar ve setler de baskı altında, New Orleans’taki Katrina Kasırgası’nda olduğu gibi büyük felaketlere neden olabiliyor.
Ancak tüm bunlar sel felaketini kabul etmek gerektiğini göstermiyor. Japonya, İngiltere, Hollanda ve diğer alçakta kalan ülkelerde mimarlar ve inşaat mühendisleri selleri engellemek için yenilikçi teknolojiler geliştiriyorlar. Sularla çevrili bir ada olmasından dolayı Japonya, sel felaketinden büyük zararlar gördü. Ülkenin içinden geçen ve hızlı akan nehirler de bu sellerin gerçekleşme sıklığını artıyor. Japonya sel felaketini en aza indirebilmek için, su akışıyla kendiliğinden çalışan su kapıları inşa edildi. Su basıncı, gerektiğinde kapıların açılması ya da kapanması için gerekli gücü sağlıyor. Suyla çalışan motorlar elektrik kullanmıyor ve böylelikle fırtınalarda meydana gelen kesintilerden de etkilenmiyor.
İngiltere’de mühendisler Thames Nehri boyunca seli önleyecek yenilikçi, hareketli bariyerler geliştirdiler. Oluklu çelikten yapılan Thames Bariyerleri üzerindeki su geçitleri, normal zamanda gemilerin geçebilmesi için açık tutuluyor. Gerektiğindeyse kapatılarak nehrin su seviyesinin güvenli seviyelerde kalması sağlanıyor. Thames Bariyeri geçitleri 1974 ile 1984 yılları arasında inşa edildi ve bugüne kadar 100’den kereden fazla kapatılarak sel tehlikesi önlendi.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız