Daha çocuk aklıyla para kazanmanın ne kadar zor olduğunu anlayan ve bu amaç uğrunda, küçük yaşında girişimciliğe atılan Taylor Barnum, katıldığı yerel toplantılarda ev yapımı vişne romu ve birbirinden lezzetli atıştırmalıkları satmayı akıl etmiş ve yediden yetmişe herkesin ilgisini çekmeyi başarmıştı.

Girişimci zekasını her alanda gösterebilen Barnum’un yirmili yaşlarındayken tek dileği ve arzusu bu dünyada bir iz bırakmak ve hafızalara kazınmaktı. İşte bu yüzden Taylor Barnum, girişimci zekasını şov dünyasına entegre etmeye karar vermiş ve şov dünyasında unutulmazlar arasına girme potansiyeline sahip insanları satın almaya başlamıştı.

Satın aldığı bu insanları, diğer insanlara karşı sırf daha fazla dikkat çekmeleri adına birer ‘otomat’ olarak tanıtmaya başlamış ve hayatını kaybeden insanlar üzerinden bile bir gösteri düzenleyebilmeyi akıl etmişti.

Ancak daha sonrasında yaşamını yitirmiş ve şov dünyasının parçası haline gelmiş bedenler üzerinde yapılan otopsiler sonucunda, Barnum’un başından beri bir sahtekar olduğu ortaya çıkmıştı.

Görünüşleri yüzünden ilgi çeken ve birbirinden değişik yeteneklere sahip olan insanlar üzerinden büyük bir servet kazanan Barnum, sınırları daha da zorlamış ve 1841-1855 yılları arasında ‘American Museum’ isimli müzeyi açmıştı.

Bu müze, Barnum’un etki altına aldığı çeşitli insanları sergilemek için kullanılan bir canlı-müze özelliği taşıyordu. Ardından 1871 yılında James Anthony Bailey ile birlikte, dünyaca popülerleşecek gezici sirkini açmış oldu.

Farklı insanları kullanarak yarattığı gösteri dünyasının sıra dışılığı sayesinde, izleyicileri üzerinde tüm gösterinin onlara özelmiş hissiyatı vermesini sağlamıştı. Tıp literatüründe Forer etkisi olarak bilinen durum, Barnum’un yaptıklarıyla o kadar uyuşuyordu ki etkinin ismi Barnum Etkisi olarak değiştirildi.

Sahtekarlıklar üzerine bir hayat, sahtelikler üzerine de bir şov dünyası kuran Barnum, 1891 yılında hayata gözlerini yummuş olsa da o ve “Sahtekarlık Prensi” namı, varlığını sürdürmeye devam etti.

Barnum Etkisi için tıklayın.