Baltayla bütün tahtaları sökerek beş çocuğumla eve girip yaşamaya başladım. Evde hiç eşya yoktu ve biz kuru yerde yatıyorduk. Her gün hükümet adamları geliyor ve çıkıp gidin diye bizi hırpalıyorlardı. Bunun üzerine gündüz çocuklarımı toplayıp dağlara çıkıyor, akşam da eve dönüp kuru toprakta yatıyordum. Böylece altı ay geçti. Bir gün yine 20-30 tane polis geldi ve bizi Kırım’ın dışına attılar. 2 gün sonra Kırım’a döndüğümde evime başka ailelerin yerleştirildiğini gördüm. Girecek yer bulamadım ve beş çocuğumla beraber büyük Krasnodar’daki Temrük rayonunda bulunan büyük Mirmi kolhozuna yerleştim. Orada 2 yıl kaldım.
Bizi Kırım’dan ilk çıkarıp attıkları sırada çocuklarımın üzerine soğuk su döktükleri zaman dördüncü oğlum çok korkmuştu. Geceleri uyuduğu yerden fırlayıp kalkıyor ve dışarı kaçıyordu. Bir gece yine korkuyla fırladı, yorganını başına sararak “Kaçın anne, polisler geliyor, Kırım’dan çıkarıyorlar, herkese vuruyorlar, vurdukları adamlar ölüyor. Bakın şimdi de beni sürüklemeye başladılar.” diye bağıra bağıra öldü. Herhalde Azrail ona polis gibi görünmüştü. Çocuğumu mecburen oturduğum köye gömdüm.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız