Açgözlülük, hep daha fazlasını istemek, insanlar açısından veya günümüzdeki ahlaki düşünceye baktığımızda son derece olumsuz karşılanan bir düşünce tarzı olabilir. Ancak aslında açgözlülük dediğimiz olay, hep daha fazlasını, daha fazlasını istemek dediğimiz olay, insanın içgüdülerinin, hayatta kalma içgüdülerinin bir sonucu olabilir. İnsan denilen canlıya baktığımız zaman çünkü, onun hayvanlardan farklı olarak sadece anlık veya o anki ihtiyaçlarında değil, geleceği de düşünebilen bir canlı olduğunu görüyoruz.
Ve insanın hayatta kalma içgüdüleri, onun geleceği düşünebilme kabiliyetiyle birleşince, ortaya şöyle bir manzara çıkıyor. Her seferinde daha fazlasını almalıyım ki, gelecekte bir kriz yaşarsam, bu aldıklarımdan kullanabileyim. Bu temel fikir veya bu temel dürtü günümüz dünyasının tüketim toplumuyla veya insan sürekli tüketime yönelten düzeniyle birleştiği zaman karşımıza açgözlülük, inanılmaz bir itiraf ve olağanüstü seviyelerde bir kazanma hırsı karşımıza çıkabiliyor. Ancak temelde olan dürtü bu.
Geçmişteki insan hayatta kalmak için ve geleceğini düşünerek depolama yoluna gitti. Bir hayvan mı? Hayır, iki hayvan olsun. Hayır, dört hayvanım olsun. Hayır, sekiz tane koyunum olsun. Bir depo tahım mı? Hayır, on depo tahım olsun. Saklayabileceğim kadar fazla olsun. Geleceğe yönelik de yetebilsin. Çünkü kriz çıkabilir, kıtlık olabilir. İşte bu hayatta kalma dürtüsü insanın bugün açgözlülüğü olarak karşımıza çıkıyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız