Bir insan için hayattaki en yıkıcı şeylerden birisi nedir diye sorsak, muhtemelen cevap olarak, kendi ulaşamadığı potansiyeliyle yüzleşmesi olarak cevaplayabiliriz. Peki bir insanın kendi ulaşamadığı potansiyeliyle yüzleşmesi tam olarak nasıl bir olaydır? Basit bir örnekle açıklayalım. Varsayalım siz bir resim yeteneğine sahipsiniz. Bunu çocukluğunuzdan beri sahiptiniz ve resim yapmayı da seviyordunuz. Ancak büyüdükçe belki aile baskısı, belki de başka sebepler, belki de başka bir yola girmek zorunda kalmanızdan dolayı resim yeteneğinizi geliştirecek işlerle uğraşamadınız ve en sonunda geçiminizi sağlamak için sevmediğiniz bir işte çalışmak zorunda kaldınız.
Gün geldiğinde, diyelim ki yine resim yeteneği çok iyi olan birisiyle tanıştınız. Ama bu kişinin resim yeteneğinden kendisine istediği hayatı kurabilmiş ve sevdiği işi yapıyor olsun. İşte burada resim yeteneği olmasına rağmen o işi yapamamış olan kişi ve sevdiği işi yapamamış olan kişi resim yeteneği olan ve sevdiği işi yapan ve kendine hayat kurmuş olan kişiyle karşılaştığında kendi ulaşamadığı potansiyeliyle yüzleşecektir aslında. İnsan bu aşamaya geldiğinde kendisini delik ciddi bir sorgulamaya bile başlayabilir. Ve hatta başlar da. Çünkü o kişi belki de resim yapma yolunda devam etseydi ve sevdiği işte devam etseydi, belki de o adamın hayatına ulaşacaktı. Belki de mutlu, daha mutlu olacaktı. Ama bu mutluluğunu kaçırdı.
Bu durumda resim yapmamış olan kişi veya yeteneğinin üzerine gitmemiş olan kişi bir sorgulamaya başlar. Belki de resim yapmış olsaydı, hayatını bu yönde şekillendirseydi, o diğer adamın, yani resim yapmış olan adamın hayatına sahip olacak ve daha mutlu bir hayatı olacaktı. Ama bu kişi yıllar boyunca bu mutluluğu ertelemek zorunda kaldı. Ve günü geldiğinde yüzleşti. Hayatıyla yüzleşti. Yapamadıklarıyla yüzleşti. Kaçırdıklarıyla yüzleşti. Ve bu aslında bir birey açısından en büyük trajedilerden bir tanesidir. Mevcut potansiyeyle ulaşamamak ve bu ulaşamamazlıkla yüzleşmek.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız