Tarih boyunca insanlık gerek inanç sistemleriyle, gerek ideolojilerle, gerekse de mitolojilerle yaşadığı dünyaya, yaşadığı kainata bir anlam vermeye çalıştı. Bir kanıt aradı. Ölükten sonra ne olacağına dair olup biten anlamaya yönelik kanıtlar aradı. Kainatın nasıl işlediğine dair kanıtlar aradı. Bugün de aramaya devam ediyor. Bugün daha çok bilimi kullanarak yapıyoruz tabi ama buradaki esas mesele bireyin bir kanıt arıyor oluşu.
İşte bu insanın en büyük çaresizliklerinden biridir. Çünkü insan asla ve asla ne kainat hakkında ne de kendi yaratılışı hakkında çok güçlü, çok kesin, çok net kanıtlara ulaşamayacaktır. İnsanlık daha yaşadığı dünya hakkında bile her şeyi bilemezken, yani dünyanın nasıl bir gezegen olduğu hakkında, koca kainat hakkında her şeyi bilmesi ve hakikate ulaşması pek de mümkün olmayacaktır. Veyahut da kendi yaratıcısına veya nasıl oluştuğuna dair net bir kanıta ulaşamayacaktır.
Veya belki de ulaşmıştır bazı şeyleri ama biz bilmiyoruzdur. Ancak burada bireyin kanıt arayışı onu aslında olmayan veya kesinliği kanıtlanmamış doğruların mutlak olduğuna inanma yanılgısına götürür. Ve bu yanılgı belki de sonu gelmeyen bir yalanlar zincirini başlatır. Bir şeye kanıt olmadan ona inanılmamalıdır. Ama ne yazık ki kesin kanıtlar da asla insanın eline geçemeyecektir. İşte insan bunu kolay kolay kabul edemiyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız