Nereden başlasam, neyi doğru yazsam bilemiyorum. Öfkem çok büyük, kırgınlığım çok büyük umutlarım da bir o kadar yıkık...
Yazabildiğimi yazacağım, eğer sürç-i lisan edersem şimdiden affola!
Münevver Karabulut
Özgecan Aslan
Ceren Özdemir
Emine Bulut
Şule Çet
Pınar Gültekin
Minik Leyla Aydemir ve zalimce katledilen tüm kadınlarımıza ve çocuklarımıza minnetle...
Leyla Aydemir 4 yaşındayken kaçırıldı, cinsel istismara uğradı ve öldürüldü.
Bilerek büyük yazdım. Gözümüze sokmak için. Hepimizin gözüne iyice girsin diye. Dikkat çektiğiniz bir nokta var mı? Leyla 4 yaşındaydı. DÖRT. Çocukça hayalleri olan, oyunlar oynayan, masum mu masum bir yavrumuzdu...
2018 yılında Leyla'nın kaybolduğunu öğrenmemizle başlamıştı her şey. İsim vermeyeceğim. Ağrı'da yaşayan bir ailenin 7 çocuğundan 6.sıydı Leyla.
Leyla ve ailesi Ramazan Bayramı kutlamak için dedesinin yanına köye gitmişti. 15 Haziran'da kayboldu. 18 gün sonra cansız bedenine ulaşıldı Minik Leyla'nın. Sonrası zaten hüsran. Aradan yıllar geçti. Otopsi raporunda sıkıntılar olduğu avukatları tarafından iddia edildi ve haklı çıktı. Minik Leyla, Allah kahretsin ki CİNSEL İSTİSMAR'a uğramıştı.
Aklınız alabiliyor mu? 4 yaşında küçücük bir çocuk cinsel istismara uğramış ardından da öldürülmüştü.
Bu hangi vicdana ve akla sığar bilemiyorum. Ancak bizim ne aklımıza, ne kalbimize ne de vicdanımıza uyuyor...
"Neden bunu yazıyorsun?" diyeniniz varsa hemen açıklamasını yapayım akıllardaki soru işaretlerini de ortadan kaldırayım.
Bugün 11 Şubat 2021.
6 yıl önce yani 11 Şubat 2015 yılında Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğrencisi Özgecan Aslan vahşice hayattan koparıldı. Hiç kusura bakmayın ifadelerim için. Tamamen VAHŞİCE koparıldı.
Özgecan ne mi yaptı? Minibüse bindi. Evet evet tek yaptığı buydu minibüse bindi kızımız. Ne yapacaktı? Koşacak mıydı? Yürüyecek miydi? O bir birey değil miydi? Özgecan'a cinsel istismarda bulunmak isteyen minibüs şoförü ve babası aynı zamanda başka bir şahıs (İsimlerini anmak bile istemediğim için mazur görün) Özgecan direnince onu önce dövdüler, ardından cinsel istismarda bulundular, bıçakla öldürdüler, yaktılar ve nehre attılar.
Kanımız donuyor kanımız...
Sonra şöyle sorular çıktı ortaya;
- Saat kaçmış?
- Özgecan ne giymiş?
- Niye tek başınaymış?
Akıl alır gibi değil. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre her birey 18 yaşından itibaren reşit sayılmıyor mu? Dilediği saatte bir yere gidip gelmek yalnızca erkek bireylerimize mi özgü? Dilediği kıyafeti giymek? HAYIR!
Çok ama çok özür dileyerek devam ediyorum.
Emine Bulut bir anne değil miydi? Ölmek üzereyken "ÖLMEK İSTEMİYORUM" diye evladının yanında haykırmadı mı?
Şule Çet, işe girmek için mülakata gitmemiş miydi? Hatta öldükten sonra da Şule'ye binlerce iftira atılmıştı hani. Babasının ahından da utanmadan.
Münnevver Karabulut? Erkek arkadaşı tarafından öldürülmedi mi? Hem de kafası kesilerek! Sonra 197 gün boyunca zanlı aranırken Münevver'e nasıl kulplar takıldı?
Pınar Gültekin görüşmek istemediği kompleksli bir erkek tarafından katledilmedi mi? Ama öyle ama böyle ama adam evli. KARDEŞİM SİZE NE? Ne olursa olsun insan öldürmenin bahanesi mi olur?
Ceren Özdemir tanımadığı bir insan yüzünden öldürülmedi mi? Durduk yere!
Ceren Damar, kopya çeken öğrencisini uyarmamış mıydı? Sonra ne oldu?
En kötüsü de bu liste uzayıp gidiyor, asla bitmiyor!
Hatalı bir noktaya değindiysem lütfen beni düzeltin, tekrardan özür diliyorum. Birkaç noktaya da değinip susuyorum...
Cinsiyet kavgasına hiçbir zaman girmedim. Ne erkeği yerdim, ne LGBT+ bireylere karşı çıktım ne de SADECE kadın haklıdır dedim.
Türkiye Cumhuriyeti Laik, anayasası olan bir hukuk devletidir. Ben bu yaşıma kadar bunu öğrendim ve böyle büyüdüm.
Bir erkeğin gece 2'de sokakta başına bir şey gelecek mi korkusunu yaşamadan gezebilmesine karşı çıkmadım. Bir erkek bunu ÖZGÜRCE yapabiliyorsa, kadının da son derece hakkıdır dedim! Kadın, erkek diye ayırmadım.
İnsanlar BİREY'dir. Her insan hukuk önünde eşittir, olmak zorundadır. Erkeği kadını yoktur. Erkeğin ne kadar hakkı varsa kadının da o kadar hakkı vardır. Kadının ne kadar hakkı varsa erkeğin de vardır.
Beynine hükmedemeyen ve psikolojisi bozuk insanların topluma kazandırılma çabası olmadan ortalığa bırakılmasına kızıyoruz. Zor bir şey istemiyoruz. KORKMADAN YAŞAMAK istiyoruz!
Psikologlar ve psikiyatristler, bu işin uzmanıdır. Yıllarca okuyup eğitim alırlar. Yani sözüm ona, kimse kimsenin bozuk psikolojisinin esiri değildir, tedavisini de yapmak zorunda değildir.
KADIN DA ERKEK GİBİ İSTEDİĞİ SAATTE GEZEBİLMELİ, AŞAĞILANMAMALI, HAKLARINI BİLMELİ, İSTEDİĞİ YERDE KAHKAHA ATIP, İSTEDİĞİNİZ GİYEBİLMELİ!
ÖZÜR DİLERİZ ANNELER, ÇOCUKLAR VE İDEALLERİNDEN KOPARILAN GÜZEL KADINLARIMIZ...
"Özgecan Aslan kimdir?, Şule Çet kimdir?, Leyla Aydemir
Yorumlar
“kız öldü!” diyorum, “tek başına dışarıdaymış” diyor. “kız öldü!” diyorum, “nasıl giyinmiş” diyor. “kız öldü!” diyorum, “soyu sopu, dini, ırkı neymiş?” diyor. yahu kız diyorum, öldü... umutları, hayalleri, geleceği öldü. annesi öldü, babası öldü. insanlık öldü...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız