Tarihin babası olarak bilinen Herodot, ünlü eserinde Lydia hakkında bilgi verirken, "Pek öyle adı anılacak olağanüstü şeylere sahip değildir" diye başlıyor... Görüntüsü bugün bile pek değişmeyen Lydia'da. Herodot'un ilgisini çeken tek şey, Lydia Kralı Alyattes'in görkemli mezarı (ya da tümülüsü) olmuş... "Ama, Mısır ve Babil'deki anıtlar bir yana, burada öyle bir anıt var ki, bilinen bütün öbürlerini aşar" diye devam ediyor, "Bu, Kroisos'un babası Alyattes"in mezarıdır, etekleri büyük taşlarla örülmüş bir toprak yığınıdır..."
Yakın çevresinde yer alan 100 kadar tümülüsten belirgin biçimde ayrılan bu dev mezar; Herodot'un bildirdiğine göre, "küçük esnafın, el işçilerinin ve aşk satıcısı küçük kızların topladığı paralarla" yapılmıştı... Yakınından geçtiğini de söyleyen Herodot'un anlattıklarına bakılırsa, o dönemde anıtın tepesinde beş tane blok taş bulunmaktaydı. Taşların üzerinde de, yapımına katılan her meslek dalının verdiği para miktarı yazılıydı. Herodot, ödenmiş en yüksek miktarın, fahişelik yapan küçük kızlardan geldiğini belirtmişti. Çünkü, bu devirlerdeki Lydia geleneğine göre, genç kızlar evlenmeden önce, bedenlerini satarak çeyiz parası biriktirirlerdi...
Eski Lydia bölgesi, o dönemde güneyindeki Karia'dan Büyük Menderes Irmağı ile ayrılıyordu. Ülke, doğudan bugünkü Uşak kentiyle, kuzeydoğudan ise Kütahya'nın Gediz ve Simav ilçeleriyle Phrygia'ya sınırdı. Kuzeyde ise Akhisar ya da eski adıyla Thyateira, Lydia'nın son kenti sayılıyordu. Batıda da Aolis ve İonia'daki kıyı kentleri, Lydia'nın denizden ayrıldığı doğal sınırlar olarak kabul ediliyordu. Lydia kral mezarları ise bugün bu büyük bölgenin içinde, Göl marmara civarında yer alıyor...
Yorumlar
Cidden piramit gibiler
Piramitler her yerde
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız