Cellâtlar hangi ülkede hangi dinde olursa olsun her zaman “onursuz insan “ muamelesi gördüler. Toplumdan dışlandılar, kent dışında yaşamaya zorlandılar, kamuya açık yerlere sokulmadılar. Paraları bile tiksintiyle alındı. Bu yüzden çoğu cellât huzuru alkolde aradı. Cellâtlık, tıpkı fahişelik gibi, dünyanın en eski mesleklerinden biri...
Yine fahişeler gibi, cellâtlar da toplum tarafından dışlanır; bu yüzden de hiç kimse kendiliğinden bu memuriyete talip olmazdı. Antik Yunan ve Roma’da bu iş zorla esirlere yaptırılırdı. Roma kolonilerinde ise, idamları, çarmıha germeleri Lejyonerler infaz ederdi. Roma İmparatorluğu’nun tümünde cellâtlar onursuz, hiçbir hakka sahip olmayan ve adeta dokunulmaz insanlar sayılıyordu.
Cellât şehir dışında oturmak, kente inmek zorunda kaldığında da elindeki küçük bir çanla geldiğini kentin “onurlu” insanlarına duyurmak zorundaydı. Çünkü, Cellât eğer bir kişiye dokunursa, o kişinin onuru zedelenirdi. Farkında olmadan küçücük bir dokunuş bile olsa...”Eğer çevrelerinde bir cellât varsa Roma vatandaşlarının çoğu ona onursuz, namussuz olduğunu hissettirirdi “diyor Romalı politikacı ve tarihçi Çiçero...
Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, Orta Avrupa devletleri de alışıla gelen idam geleneğini sürdürdü. Bunun anlamı şuydu: Katil, kurbanını nasıl öldürmüşse öyle ceza görecekti... Örneğin, iple boğmuşsa, o suçlunun asılması gerekiyordu. Ancak, bu şekilde idam, bütün infaz metotlarını içermiyordu. Durum her zaman bir tek elden infaza uygun düşmüyordu. Sonunda uygun bir ceza bulmak o kadar angarya haline geldi ki, bu kararı vermek mübaşire kalmaya başladı.
Bazen de cellâdın kendisi hüküm vermek zorunda kalır; kendi belirlediği cezayı yine kendisi yerine getirirdi. Ancak, bu kısa sürede yolundan çıktığı için sorun yaratmaya başladı; yanlış uygulamalar sonucunda itirazlar yükseliyordu. Bu nedenle "Romalı Cellât" yöntemine geri dönüldü. Artık, Latince adına uygun olarak, "Carnifex" deniliyordu cellâtlara...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız