Bazıları maaşlı devlet memuruydular... Zaman içinde onların yerini savaş esirleri, asker kaçakları almaya başladı. Binlercesi savaşlarda ya da yorgunluktan kürek başında can verdi. Ancak bir dönem, kol güçleriyle denizlerde tarih yazdılar. Küreklerine asıldıkları kadırgalar dost ve düşmanın korkulu rüyasıydı. Birçok devlet ve site, kadırgaları sayesinde topraklarını ve kolonilerini genişletip büyük imparatorluklar kurdu. Kürek mahkûmları ise her zaman isimsiz kahramanlar olarak kaldılar. M.Ö. 3. yüzyılın sonlarında, Mısır firavunu IV. Ptolemaios tarafından İskenderiye'de inşa ettirilen kadırganın boyu 128 metreydi. Bu kadırga, 4000 kürekçi tarafından hareket ettiriliyordu.
Bir kadırganın ulaşabileceği en yüksek hız, saatte 13 kilometreydi. Kürekçiler, kendilerini aşırı yoran bu hıza ancak 15 dakika dayanabiliyorlardı. Seyir sırasında genellikle, saatte 7 ya da 9 kilometre hızla gidiliyordu. Fransa Kralı 14. Louis döneminde, bir kürekçinin ortalama çalışma süresi sadece 3 yıldı. Bu kral döneminde, suçlu, asker kaçağı ya da Protestan 38 bin kişi kadırgalarda çalıştırıldı. Kürek mahkûmları insan değil, gemi donanımı kabul ediliyordu...
Kürek mahkûmu deyince kuşkusuz aklımıza ilk gelen şey, "Ben Hur" filmindeki o ünlü sahne... Acımasız Romalı denizcilerin kırbaç darbeleri altında, küreğe hırsla sarılan Charlton Heston'ın kanter içindeki görüntüsü... Ne var ki bu atmosfer, tamamen sinemanın yarattığı ve gerçekle alakası olmayan bir klişe... Asıl gerçek, birçok devlete Eski ve Orta çağda imparatorluk kurma olanağı sağlayan denizciliğin en önemli aksesuarının kürek ve onu kullanan kürekçiler olması...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız