Bir devlet adamı idama mahkûm olunca, ferman kendisine bostancıbaşı tarafından bildirilirdi. Eli, eteği öpülerek saygıda kusur edilmez, teselli yollu sözler söylenir, aptes alıp iki rekat namaz kılmasına izin verilirdi. Viyana bozgunundan sonra, Belgrat da idam edilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, namazından sonra, "Vücudum toprağa düşsün..." diyerek kilimleri toplatmış, uzun sakalını kendi elleriyle kaldırarak cellâdın kemendini geçirmesine yardım etmiş ve ona "Sanatını incelikle yap!" demişti...
Yine 17. yüzyıl vezirlerinden Hezarpare Ahmet Paşa ise; cellâdı karşısında görünce "Vay kâfir, kahpe oğlu!" diye bağırmış, direnmiş, bir ahıra sürüklenerek götürülmüştü. Cellât, paşanın başındaki kavuğu alıp kendi başına, kendi başındaki kirli külahı da paşanın başına koyduktan sonra onu bir yumrukta çökertip boynuna yağlı kemendi geçirmişti.
Ülkenin doğusuna cellât gönderilip idam edilen siyasi tutukluların başları, infazın sonrasında, yolda bozulmaması için bal doldurulmuş bir kıl torba içinde cellât tarafından İstanbul'a getirilir ve başkentte yıkandıktan sonra halka ibretle izlettirilerek gömülürdü.
Yorumlar
İnsanın başına ne geleceği hiç belli olmuyor
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız