Kasım 13, 2024

Osmanlı ve Türk Aşiretleri

Osmanlı yönetimi, aşiretle­ri imparatorluk ekonomisinin parçalarından birisi olarak görmüş ve Türkmenleri aşiretlerine göre sayımlarını yapa­rak bunlara “sancak” veya “kaza” statüsü vermişti. Özel­likle aşiretlerin yetiştirdiği hayvanlara ve üret­tikleri mallara im­paratorlukta ihti­yaç duyulduğu için, Türkmenlerin aşi­ret hayatına devam etmeleri, devlet yö­netiminin işine geli­yordu. Divan-ı Hümayun, aşiretlerin adli veya huku­ki meselelerinin yerinde çözül­mesine yönelik kanun ve emirler çıkarmıştı. Tufan Gündüz'e göre böylece belli bir idari yapılanmaya sahip, yaylak-kışlak mahalleri önce­den tayin edilmiş ve topluca yaptıkları göç hareketleri ta­kip edilebilen kalabalık Türk­men teşekkülleri ortaya çık­mıştı.

Osmanlı ve Türk Aşiretleri

Osmanlı yönetimi, rahat vergi toplamak ve aşiretlerin yaylak-kışlak güzergâhı ara­sındaki yerleşik halkın rahat­sız edilmemesini sağlamak için konar-göçerleri bir arada tutmaya gayret gösterirdi. Tufan Gündüz'e göre, devlet, nüfusu artan bir aşiretin bölünerek yeni bir cemaat meydana getirme­sine de karışmazdı. Yeni bölünen bir cemaat nüfus du­rumuna göre “mahalle” veya “oymak” adıyla anılırdı.

Osmanlı ve Türk Aşiretleri

Bunlar başlangıçta ayrıl­dıkları aşiretin bir parçası ola­rak kaydedilirler, eski kethü­dalarının idaresinde kalırlar ve daha önce birlikte konup­ göçtükleri aşiret ile konup­ göçmeye devam ederlerdi. Eğer, nüfus olarak temsil edi­lecek güce ulaşırlarsa kendi iç­lerinden seçtikleri bir kethüda tarafından idare olunurlar, genellikle o kethüdanın adını alırlar ve “cemaat” olarak anılırlardı. Osmanlı İmparatorluğu, konar-göçer toplulukları hiç­bir zaman kendine rakip olarak görmemiş, onlara impara­torluk tebaasının bir bölümü ve ekonominin bir parçası olarak bakmış ve asayişi boz­madıkları sürece, üzerlerine girmemişti. Nitekim aşiretler de Celali isyanlarının en yoğun olduğu devrilerde bile, nadir olarak eşkıyalık faaliyetlerine karış­mışlardı.

Osmanlı ve Türk Aşiretleri

İktisadi açıdan köylüler ve şehirlilerin yanında, Türk­menler üçüncü bir gücü oluşturmaktaydı. Osmanlı yöneti­minin Türkmenlere yönelik özel bir siyaseti yoktu; temel­de iktisadi faaliyetin devamı­na ve asayişe bakılıyordu. Devlet, tebaasından hiçbir grubu diğerinden da­ha üstün ya da daha aşağı seviyede gör­memiştir. Paul Wittek'e gö­re, aşiretler, Osmanlı cemiyetine girerek, bu toplumda Türk unsurunu devamlı olarak kuv­vetlendirip, yenilemişlerdir.

Yorumlar

  • Devlet aşiretlerle işbirliği yapmış

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

İnternette Yaşayan Unutulmak Üzere Olan Diller
Kuru Temizleme

Kuru Temizleme

Kasları Görüntülemede Yeni Teknoloji

Kasları Görüntülemede Yeni Teknoloji

“Herz” nedir?

“Herz” nedir?

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

Başkalarının Bilgisi

probiyotik
bubble30
Nielawore

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun