Kafile 10 Mart 1915’te yola çıkar, Gündüz eşeksırtında yapılan yolculuk, geceleri yol üzerindeki köylerde sona erer. Erzurum’a kadar seyahat bu koşullarda devam eder. Suşehri'ne doğru yol alan kafile savaşın soğuk ve ürpertici yüzüyle ilk kez bura da tanışır:
“Karşımızda Suşehri'nden öküzlerin çektiği kağnı ara baları geliyor. Bir de ne görelim. Her kağnının üzerinde 5- 6 tane, elbiseleriyle yatırılmış ve başlarıyla bacakları sallanan asker cesetleri... Sanki beynimizden vurulmuşa dön dük... Soramadık bile bu nedir diye... Ancak arabaları sayabildim. Bir, iki, üç ... sekiz; evet, tam sekiz araba dolusu asker cesedi...”
Kafile sonraki günlerde, gördükleri bu manzaranın da ha da korkunçlarıyla karşılaşacak ve birçoğunun sonu, kağnı arabasında gördükleri o askerlerin akıbetiyle aynı olacaktır. Eşek sırtında yapılan uzun ve meşakkatli bu yolculuk kafilenin 1 Nisan'da Erzurum'a varışıyla sona erer. Çekilen kuralar sonucu, kafiledeki askerler görev yapacakları birliklere tayin edilirler.
Halil Bey 10. Kolordu'nun 32. Piyade Tümeni'ne verilir; 1915'in 9 Nisan'ında da merkezden üç saat uzaklıktaki tümenine teslim olmak için yola çıkar. Narman'a geldiğinde, ölünceye kadar unutamayacağı bir manzara kanını dondurur:
“Kasabanın girişinde kocaman ve insan cesetlerinden oluşan bir loda (yığın). Sek sen belki yüz metre uzunluğunda bir ölüler lodası görülüyor. Bu ceset lodası 2.500 ya da daha fazla askerin cesetlerinin üst üste atılmasından meydana gelen upuzun bir tepe.”
Halil Bey bu ceset yığını anlatmayı şöyle sürdürür:
” Yine aynı yerde, 100'den fazla asker, ellerinde kazma ve küreklerle 50 metre uzunluğunda ve 15- 20 metre genişliğinde derince ve daha önce hazırlanmış çukurların başın da bekliyorlar.”
“Bir askere bu cesetlerin nereden geldiğini ve ölümlerinin nasıl olduğunu sordum: 'Efendim asker kırımı var, bu mezar dördüncüsü; aha şu görünen tepe gibi bir yer var ya, onlar da mezar” dedi.”
Yorumlar
İnsanlar neler yaşamış öyle
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız