İnsanlık tarih boyunca birçok amansız hastalıkla mücadele etti ve çoğunu yenmeyi başardı. Bugün bu hastalıkların birçoğunun artık isimlerini bile hatırlamıyoruz. Çağımızın amansız derdi kanser neyse ki bulaşıcı değil, AIDS ise sınırlı temaslarla yayılan bir hastalık. Son günlerde Uzakdoğu'da ortaya çıkan ve SARS denilen gizemli zatürree ise geçmişte insanlığın karşılaştığı hastalıkları, özellikle de vebayı andırıyor.
İnsanlık kolera, çiçek, frengi ve veba gibi hastalıklarla yüzyıllarca mücadele etti ama hiçbir hastalık, ne derece ölümcül olursa olsun, veba kadar ölümlere, deliliklere ve dramlara yol açmadı.
Ortaçağda savaş, engizisyon ve veba üçlüsünün oluşturduğu acı, korku ve yıkım, tarihi kaynakların dışında, sayısız sanat eserinde bugün bile ürpertiyle görülür. Vebanın dehşetini ve o çağlardaki durumunu, tablolardan anlamak bile mümkündür. Azrail iskelet kılığındadır, bir ata binmiş gitmekte ve elindeki orakla insanları biçmektedir.
Farelerin taşıdığı veba mikrobu, sahillerden yayılır, denizyollarını takip ederek Asya'nın bir ucundan Avrupa'nın bir ucuna kadar etkisini her yerde gösterirdi. İlk veba salgını 542 yılında Akdeniz kıyılarında görüldü ve kısa zamanda Mısır'a, Afrika'nın kuzey kıyılarına, Ortadoğu'ya, Bizans'a ve Avrupa'ya yayıldı. Veba, İstanbul'daki nüfusun yarısının ölümüne sebep olmuştu. Bu yıkımın izleri çok seneler sonra silinebildi.
Yorumlar
zor bir salgın
Tarihin en korkunç salgını
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız