Yerebatan Sarnıcı Müzesi, İstanbul'un zengin tarihini yansıtan en önemli kültürel miraslardan biridir. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus (527-565) döneminde inşa edilen bu geniş yer altı sarnıcı, içinden yükselen sayısız mermer sütun nedeniyle halk arasında "Yerebatan Sarayı" olarak anılmaktadır. Latince adı "Cisterna Basilica" olan bu yapının yerinde bir zamanlar Stoa Bazilikası bulunduğu için bazı kaynaklarda "Bazilika Sarnıcı" olarak da geçer. 80.000 ton su depolama kapasitesine sahip olan Yerebatan Sarnıcı, şehrin en büyük kapalı su deposu olup, dikdörtgen şeklindeki devasa yapısıyla dikkat çeker.
Yazılı kaynaklara göre, Yerebatan Sarnıcı, suyolları ve yağmur sularıyla elde edilen suyu, imparatorların yaşadığı Büyük Saray ve çevresindeki yapılara dağıtarak yüzlerce yıl boyunca İstanbul'un su ihtiyacını karşılamıştır. Ayrıca, sarnıca, tarihi suyollarından biri olan Hadrianus İsale Hattı'ndan da su temin edilmiştir. Sarnıcın içinde, her biri 9 metre yüksekliğe sahip 336 sütun bulunmaktadır. Çeşitli mermer türlerinden yontulmuş sütunların büyük çoğunluğu tek parça, bazıları ise iki parçadan oluşmaktadır. Sütunların başlıkları da farklı özellikler gösterir; bazıları Korint üslubunu yansıtırken, diğerleri sade ve bezemesizdir. Sarnıçtaki sütunların çoğu silindirik biçimde olup, yalnızca birkaç tanesi köşeli veya yivlidir.
İstanbul'un fethinden sonra, tarihi Yerebatan Sarnıcı bir süre daha Topkapı Sarayı'nın ihtiyaçları için kullanılmıştır. Ancak zamanla bölgede konutlaşmanın artmasıyla, sarnıç halk tarafından da kullanılmaya başlanmıştır.
16. yüzyılın ortalarına kadar Batılılar tarafından pek fark edilmeyen bu yapı, bu dönemde adeta yeniden keşfedilmiştir. 1544-1555 yılları arasında İstanbul'da yaşayan Fransız doğa bilimci ve topografya uzmanı Petrus Gyllius, bu keşfi gerçekleştiren kişi olarak bilinir.
Osmanlı döneminde, III. Ahmet zamanında mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından ilk kez, II. Abdülhamid döneminde ise ikinci kez onarılan Yerebatan Sarnıcı, sonraki yıllarda da çeşitli onarımlar geçirmiştir. 1955-1960 yılları arasında, kırılma tehlikesi taşıyan 9 sütun, kalın bir beton tabakasıyla kaplanarak sağlamlaştırılmıştır. 1985-1987 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin gerçekleştirdiği kapsamlı onarım ve temizlik çalışmalarında, Yerebatan Sarnıcı'nın en tanınmış simgelerinden biri olan Medusa başı kabartmalı bloklar ortaya çıkarılmıştır. Sütun kaidesi olarak kullanılan bu Medusa başlarından biri, yapının batısında ters, doğusundaki ise yatay şekilde yerleştirilmiştir. Roma heykel sanatının en nadide örneklerinden biri olan ve ziyaretçilerin büyük ilgisini çeken bu Medusa başları, pek çok efsaneye de ilham kaynağı olmuştur.
BAKINIZ: MEDUSA
Şimdi beraber müzeyi gezelim.
Yorumlar
Gezmiş kadar oldum
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız